- ortadan kaldırmak
saklamak"Tam bağın ortasına geldikleri zaman düşman askerlerini gördüler." - Y. K. Karaosmanoğlu
- bozmak
-i Bir şeyi kendisinden beklenilen işi yapamayacak duruma getirmek"Bu iki radyo istasyonu birbirini bozuyor."
- kaldırmak
-i Bulunduğu yerden almak"Örtüyü masanın üzerinden kaldır."
- durdurmak
-i Durmasını sağlamak"Sızıntıları durdurmadan, bir önlem almadan ne diye bütün kitapları, eşyaları taşıdık ki!" - A. Ağaoğlu
- feshetmek
-i Verilmiş bir yargıyı kaldırmak, bozmak
- iptal etmek
kullanıştan kaldırmak
- ayrılmak
-e Ayırma işine konu olmak"Geçen hafta, Akşehir'de Nasrettin Hoca törenine ayrılmıştı." - F. R. Atay
- ilga etmek
bir şeyin varlığını ortadan kaldırmak
- yürürlükten kaldırmak
uygulanmaz duruma getirmek"Yürürlükte bulunan kanunlar, usuller, kurallar. Fakat umumi hatlar yine yürürlükte idi." - F. R. Atay
- yürürlükten kaldırmak, durdurmak, lağvetmek, feshetmek