- katlanmak
nsz Katlama işi yapılmak"Minnacık bir kir, olduğu yerde durmuyor, dakikada üçe beşe katlanarak çoğalan mikroplar üretiyordu." - E. Şafak
- almak
-i Bir şeyi elle veya başka bir araçla tutarak bulunduğu yerden ayırmak, kaldırmak"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı
- dayanmak
-e Bir yere yaslanmak, kendini dayamak"Odalardan birinde köşeye dayanmış bir adam, sanki sızmış gibi görünüyor." - M. Ş. Esendal
- kaldırmak
-i Bulunduğu yerden almak"Örtüyü masanın üzerinden kaldır."
- oturmak
-e Vücudun belden yukarısı dik duracak biçimde ağırlığı kaba etlere vererek bir yere yerleşmek"Bir sandalyenin üzerinde oturmuş, önüne bakıyordu." - S. F. Abasıyanık
- durmak
nsz Hareketsiz durumda olmak"Motorlu su taşıtlarından biri de kanal rıhtımının tam bizim önümüze düşen bir noktasında demir atmış duruyordu." - Y. K. Karaosmanoğlu
- çekmek
-i, -e Bir şeyi tutup kendine veya başka bir yöne doğru yürütmek"Hepsi iskemleleri çekerek masanın etrafında bir halka yapmaya hazırlanıyorlardı." - R. N. Güntekin
- itaat etmek
söz dinlemek, boyun eğmek, verilen buyruğa uymak"Serkeşliklerden vazgeçerek edep ve itaat dairesine dönünüz!" - N. F. Kısakürek
- tahammül etmek
dayanmak, katlanmak, kaldırmak
- beklemek
nsz Bir iş oluncaya, biri gelinceye değin bir yerde kalmak, durmak"Ben de seni bekliyordum zaten." - A. Ümit
- azap çekmek
eziyet çekmek, üzüntü içinde olmak"Azabın, biliyorum, ölümden daha derin / Baba, isyan etmesin gökyüzüne kederin" - F. N. Çamlıbel
- kalmak
nsz Olduğu yeri ve durumu korumak, sürdürmek"Sıkı sıkı kucakladı ve öylece kaldı." - T. Buğra
- bütünlemek
-i Eksiksiz duruma getirmek, tamamlamak
- ikamet etmek
bir yerde oturmak, eğleşmek
- sakin olmak
bir yerde yerleşmek, oturmak
- Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi, Anıt. Önemi ve değeri çok olan yapıt.
- Sanat, Eski dilde anıt. Önemli bir olay yada kişi - kişileri anmak, ilke düşünce ve ideali yüceltmek için konuyla ilgili yere yapılan ve çevreye egemen bir konuma yerleştirilen yazıt, sütun, heykel ya da mimari yapıtlardır.
- kabul etmek
- sabit durmak
- bir yerde kalmak
- bir yerde kalmak, sabit durmak, sakin olmak, kalmak, yaşamak, olmak, katlanmak, çekmek, tahammül etmek, çıdamak, dözmek, tap getirmek, gözlemek
- itaat etmek durmak