-
duman almak : sis kaplamak, sis bürümek"Emin ol ki her sigara yakışta / Daha duman tüter tütmez ordayım" - B. S. Erdoğan
-
duman altı etmek : bulunulan yerin havasını esrar, sigara vb. dumanıyla doldurmak"Emin ol ki her sigara yakışta / Daha duman tüter tütmez ordayım" - B. S. Erdoğan
-
duman altı olmak : esrar, sigara vb. içilen bir yerin havasından etkilenmek"Emin ol ki her sigara yakışta / Daha duman tüter tütmez ordayım" - B. S. Erdoğan
-
duman attırmak : kötü duruma düşürmek, geride bırakmak, birini yıldırmak"Emin ol ki her sigara yakışta / Daha duman tüter tütmez ordayım" - B. S. Erdoğan
-
duman etmek : dağıtmak, bozmak, yok etmek"Emin ol ki her sigara yakışta / Daha duman tüter tütmez ordayım" - B. S. Erdoğan
-
duman olmak : işi, durumu berbat olmak"Emin ol ki her sigara yakışta / Daha duman tüter tütmez ordayım" - B. S. Erdoğan
-
duman vermek : çok duman çıkarmak"Emin ol ki her sigara yakışta / Daha duman tüter tütmez ordayım" - B. S. Erdoğan
-
dumanı doğru çıksın : "iyi ve güzel olmasa bile yönteme uygun olsun" anlamında kullanılan bir söz"Emin ol ki her sigara yakışta / Daha duman tüter tütmez ordayım" - B. S. Erdoğan
-
dumanı tepesinden çıkmak : çok öfkelenmek"Emin ol ki her sigara yakışta / Daha duman tüter tütmez ordayım" - B. S. Erdoğan
-
dumana boğmak : duman içinde bırakmak"Emin ol ki her sigara yakışta / Daha duman tüter tütmez ordayım" - B. S. Erdoğan