-
dudak boyası : isim Dudakları boyamak için kullanılan kokulu, renkli madde, ruj
-
dudak kalemi : isim Rujun daha kalıcı olmasını sağlayan ve dudak çizgilerini belirlemeye yarayan kalem
-
diş eti-dudak ünsüzü : isim, dil bilgisi Alt dudağın üst dişlere dokunmasıyla oluşan dudak ünsüzü, diş-dudak ünsüzü: f, v
-
diş-dudak ünsüzü : isim, dil bilgisi Diş eti-dudak ünsüzü
-
dudak ünsüzü : isim, dil bilgisi Ağız boşluğundan gelen havanın dudaklara çarpıp patlamasıyla veya dudakların aralığından sızmasıyla oluşan ünsüz"b, p, m, v, f."
-
alt dudak : isim, anatomi Dudaklardan altta bulunanı
-
bal dudak : sıfat Bal dudaklı
-
dudakdeğmez : isim, edebiyat Lebdeğmez
-
dilberdudağı : isim Dudak biçiminde hazırlanan bir hamur tatlısı
-
dudak benzeşmesi : isim, dil bilgisi Dudak ünsüzlerinin veya yuvarlak ünlülerin düz ünlüleri etkileyip yuvarlaklaştırması
-
dudak çukuru : isim Üst dudağın ortasındaki oluk
-
dudak eşlemesi : isim, sinema, TV (***) Sözlendirmede, perdedeki görüntüde yer alan dudak hareketlerine uygun ses çıkarma
-
dudak tiryakisi : isim İçtiği sigaranın dumanını içine çekmeksizin dışarı üfleyen tiryaki
-
dudak yarığı : isim Tavşan dudağı
-
tavşan dudak : sıfat Doğuştan üst dudağı yarık olan (kimse), yarık dudak
-
üst dudak : isim, anatomi Dudaklardan üstte bulunanı
-
yarık dudak : sıfat Tavşan dudak
-
dudak (veya dudağını) bükmek : bir şeyi beğenmediğini, küçümsediğini belli etmek, umursamamak, pek aldırış etmemek"Birdenbire kavalı dudaklarına götürdü ve üfürmeye başladı." - H. E. Adıvar
-
dudak (veya dudağını) büzmek : ağlayacak gibi olmak"Birdenbire kavalı dudaklarına götürdü ve üfürmeye başladı." - H. E. Adıvar
-
dudak dudağa gelmek (veya kalmak) : öpüşmek"Birdenbire kavalı dudaklarına götürdü ve üfürmeye başladı." - H. E. Adıvar
-
dudak ısırmak : hayran kalmak"Birdenbire kavalı dudaklarına götürdü ve üfürmeye başladı." - H. E. Adıvar
-
dudak payı bırakmak : bardak, fincan vb. kapları, ağzına kadar doldurmayıp dudağın yanaşabileceği kadar boş bir yer bırakmak"Birdenbire kavalı dudaklarına götürdü ve üfürmeye başladı." - H. E. Adıvar
-
dudak sarkıtmak : somurtmak"Birdenbire kavalı dudaklarına götürdü ve üfürmeye başladı." - H. E. Adıvar
-
dudak ucuyla söylemek : belli belirsiz anlatmak, isteksizce söylemek"Birdenbire kavalı dudaklarına götürdü ve üfürmeye başladı." - H. E. Adıvar
-
dudağını (veya dudaklarını) ısırmak : yakışıksız bir durum karşısında şaşmak"Birdenbire kavalı dudaklarına götürdü ve üfürmeye başladı." - H. E. Adıvar
-
dudağının ucuna gelmek : hemen söyleyecek durumda olmak"Birdenbire kavalı dudaklarına götürdü ve üfürmeye başladı." - H. E. Adıvar