-
içi dar : sıfat Beklemeye dayanamayan, tez canlı, sabırsız
-
yüreği dar : sıfat Çabuk sıkılan (kimse)
-
dar açı : isim, matematik Ölçüsü 90 dereceden küçük olan açı
-
dar hat : isim Dar demir yolu
-
darboğaz : isim, ekonomi Piyasalarda üretimin, kredilerin, döviz imkânlarının, sürümün, ham madde arzının ve malzeme stoklarının gereksinim düzeyi altına düştüğü sıkıntılı durum
-
dar aralık : isim, ekonomi Borsada hisse senetlerinin alım satım emirlerinin verilmesi sırasında geçen kısa süre
-
dar boğaz : isim, coğrafya Kanyon"Dar boğazda deniz gece gündüz çalkantılıdır." - A. Erhat
-
dar darına : zarf Darı darına
-
dar gelirli : sıfat Geliri normal bir geçim sağlamaya yetişmeyen, geçim sıkıntısı çeken (kimse)
-
dar görüşlü : sıfat Yeni ve değişik görüşleri benimsemeyen, anlayış göstermeyen (kimse), kısa görüşlü
-
dar kafalı : sıfat Kavrayışı az, anlayışı kıt, yenilikleri benimseyecek yetenekten yoksun (kimse)"Bu derece taassup gösterecek bir dar kafalı olmamalı idi." - F. R. Atay
-
dar paça : isim Eni normal ölçüden daha dar olan pantolon veya şalvar paçası
-
dar ünlü : isim, dil bilgisi Alt çenenin az açılmasıyla oluşan ünlü: u, ü
-
dar vakit : isim Dar zaman"Arkadaşını böyle dar vakit eşeğin üstünde görünce koştu." - F. Baykurt
-
dar zaman : isim Çok kısa bir süre, dar vakit
-
dara dar : zarf Güçlükle, ancak, son dakikada"İngiliz süngüsünden dara dar başını kurtaracaktı." - F. R. Atay
-
darı darına : zarf Güçlükle ve son anda, güç hâl ile, dar darına
-
gönlü dar : sıfat İçi sıkıntılı olan (kimse)
-
havsalası dar : sıfat Anlama kabiliyeti olmayan, anlayışı kıt (kimse)
-
ufku dar : sıfat İleriyi göremeyen, bakış açısı geniş olmayan (kimse)
-
dar gelmek : sıkıntı ve huzursuzluk vermek"Bütün gece eski kentin dar sokaklarında dolaştım." - A. Ağaoğlu
-
dar kaçmak : istemediği bir çevreden kendini dışarı atmak"Bütün gece eski kentin dar sokaklarında dolaştım." - A. Ağaoğlu
-
dara boğmak : birinin güç durumundan yararlanmak"Bütün gece eski kentin dar sokaklarında dolaştım." - A. Ağaoğlu
-
dara düşmek : para sıkıntısına düşmek"Bütün gece eski kentin dar sokaklarında dolaştım." - A. Ağaoğlu
-
dara gelmek : aceleye gelmek"Bütün gece eski kentin dar sokaklarında dolaştım." - A. Ağaoğlu
-
dara getirmek : aceleye getirmek"Bütün gece eski kentin dar sokaklarında dolaştım." - A. Ağaoğlu
-
darda bulunmak : bir şeyin sıkıntısını çekmek"Bütün gece eski kentin dar sokaklarında dolaştım." - A. Ağaoğlu
-
darda kalmak : paraca sıkıntı içine girmek"Bütün gece eski kentin dar sokaklarında dolaştım." - A. Ağaoğlu