-  
 dam üstünde saksağan, vur beline kazmayı  : yersiz ve saçma sözler karşısında söylenen bir söz"Pencerenin önüne geçmiş, dalgın ve hiddetli nazarlarıyla karşıki damları seyrediyordu." - E. E. Talu 
   -  
 dam yandı, içindeki sıçan da (birlikte) yandı  : "bu, büyük bir kayıp ancak eskiden yol açtığı rahatsızlık da sona erdi" anlamında kullanılan bir söz"Pencerenin önüne geçmiş, dalgın ve hiddetli nazarlarıyla karşıki damları seyrediyordu." - E. E. Talu 
   -  
 dama çıkmak  : cinsel istekleri artmak"Pencerenin önüne geçmiş, dalgın ve hiddetli nazarlarıyla karşıki damları seyrediyordu." - E. E. Talu 
   -  
 damdan çardağa atlamak  : hiçbir mantık bağı kurmadan konudan konuya geçmek"Pencerenin önüne geçmiş, dalgın ve hiddetli nazarlarıyla karşıki damları seyrediyordu." - E. E. Talu 
   -  
 damdan düşen, damdan düşenin hâlini (veya hâlinden) bilir  : "iyi bir durumdayken kötü duruma düşen kimse, başına aynı durum gelen kimsenin derdini iyi anlar" anlamında kullanılan bir söz"Pencerenin önüne geçmiş, dalgın ve hiddetli nazarlarıyla karşıki damları seyrediyordu." - E. E. Talu 
   -  
 damdan düşer gibi  : birdenbire ve yersiz olarak"Pencerenin önüne geçmiş, dalgın ve hiddetli nazarlarıyla karşıki damları seyrediyordu." - E. E. Talu 
   -  
 damdan düşercesine  : birdenbire ve yersiz olarak"Pencerenin önüne geçmiş, dalgın ve hiddetli nazarlarıyla karşıki damları seyrediyordu." - E. E. Talu