-
sokak çocuğu : isim Vaktini genellikle sokaklarda geçirip eğitimden yoksun kalmış çocuk"Sokak çocuklarını bir muzırlık yapmasınlar diye mektep çocukları gibi ikişer ikişer tabura sokarak bahçeden geçirdi." - R. N. Güntekin
-
çocuk bilimi : isim Konu olarak çocuğu alan ve onu her bakımdan inceleyerek özelliklerini belirten bilim, pedoloji
-
çiçek çocukları : isim Çağdaş toplumu eleştiren, özgürlük hareketlerini destekleyen, kendine özgü düşüncelerini sergileyen gençlik kesimi
-
çocuk işi : isim Kolay veya önemsiz iş
-
çocuk oyunu : isim Çocukların oynadığı oyun"Çocuk oyunlarının büyük çoğunluğu gibi heyecanı artırma zamanı geldi." - A. Kutlu
-
köprüaltı çocuğu : isim Kimsesiz ve gideceği yeri olmayan kişi
-
bayram çocuğu : isim Bayram dolayısıyla süslenmiş, donatılmış, sevinçli çocuk"Hacı Arif Efendi bir bayram çocuğu gibi yerinde duramıyordu." - Y. K. Karaosmanoğlu
-
mavi çocuk : isim Mavihastalığa yakalanmış çocuk"Kalbimde bir kusurla doğmuşum ben; bugün böylelerine mavi çocuk diyorlar, bu deyim o zaman yoktu." - A. Erhat
-
mektep çocuğu : isim Öğrenci, okul çocuğu
-
parmak çocuk : isim Çok küçük doğmuş çocuk
-
çocuk dili : isim Çocukların belli birtakım seslerden, basitleştirilmiş kurallardan, örneklemelerden yararlanarak kullandıkları dil
-
üvey çocuk : isim Üvey evlat
-
çocuk başına : zarf Tek başına çocuk olarak
-
çocuk lafı : isim Çocukça söylenen basit söz
-
çocuk bezi : isim Bebeklerin altına bağlanan bez
-
çocuk mahkemesi : isim, hukuk Çocukların yargılanmasıyla, gerekli tedbir ve cezaları hükmetmekle görevli ihtisas mahkemesi
-
çocuk bahçesi : isim Çocukların gezinmesi, oyun oynaması ve hava alması için yapılmış bahçe
-
çocuk bakıcısı : isim Çocuk bakımı ile görevlendirilmiş kız veya kadın
-
çocuk doktoru : isim, tıp (***) Çocuk sağlığı ve hastalıkları doktoru, çocukçu
-
çocuk edebiyatı : isim Çocukların hayatı kavramasına yardımcı olacak, hayal gücünü geliştirici, okuma sevgisini aşılayan, eğitici bir edebiyat türü, çocuk yazını"Ortada çok kitap var da çocuk edebiyatı açısından bakıldığı zaman durum umut kırıcı." - N. Meriç
-
çocuk felci : isim, tıp (***) Genellikle çocuklarda görülen ateş, kırıklık, baş ağrısı, kas ağrıları, ense sertliği, bulantı ve kusma ile aniden başlayıp ileri durumlarda özellikle bacak kaslarında felce kadar gidebilen bulaşıcı hastalık
-
çocuk oyuncağı : isim Çocukların oynayıp eğlenmesi için yapılmış oyuncak
-
çocuk ruhlu : sıfat Çocuklara benzeyen bir iç dünyası olan, çocuksu davranışları olan (kimse)
-
çocuk yazını : isim Çocuk edebiyatı
-
çocuk yuvası : isim Küçük çocukların sabah bırakılıp akşam alındıkları bakımevi, kreş
-
çoluk çocuk : isim Çocuklarla birlikte aile topluluğu"Roman okuma günlerinde evlilik, çoluk çocuk üstüne dertleşmeler, yakınmalar, onu bunu çekiştirmeler yer almazdı." - A. Ağaoğlu
-
dünkü çocuk : isim Deneyimi az, toy, acemi kimse"Dünkü çocuk bize akıl öğretmeye kalktı."
-
kucak çocuğu : isim Yürüyemeyen, kucakta gezdirilen çocuk
-
muhallebi çocuğu : isim Nazlı büyütülmüş kimse"Burnundan ateş saçarak alay komutanına muhallebi çocuğu bir ihtiyat zabitini rapor ediyor." - A. İlhan
-
okul çocuğu : isim Öğrenci"On iki yaşındaki bir okul çocuğunun becerebileceği kadar şeyi yapmaya çabalardım." - A. Kutlu
-
orospu çocuğu : isim Serseri, haylaz, hinoğluhin, hilekâr, kalleş, orostopol
-
sünnet çocuğu : isim Sünnet edilmiş veya edilecek çocuk"Yaralı asker biraz sünnet çocuklarını andırır." - Y. K. Karaosmanoğlu
-
süt çocuğu : isim Sütle beslenen çocuk
-
zamane çocuğu : isim Çokbilmiş, akıllı çocuk
-
çocuk aldırmak : tıp (***) kadın karnındaki bebeği hekime ameliyatla aldırmak"Çocuğun bir sütninesi vardı." - R. H. Karay
-
çocuk bakmak : bebeğin veya çocuğun eğitim ve bakımıyla ilgilenmek"Çocuğun bir sütninesi vardı." - R. H. Karay
-
çocuk dünyaya getirmek : çocuk doğurmak"Çocuğun bir sütninesi vardı." - R. H. Karay
-
çocuk düşe kalka büyür : "çocuk yürümeye başladığı sırada sık sık düşer, anne baba bu duruma üzülmemelidir" anlamında kullanılan bir söz"Çocuğun bir sütninesi vardı." - R. H. Karay
-
çocuk (veya çocuğunu) düşürmek : gebe kadın çocuğunu vaktinden önce ve ölü olarak doğurmak, düşük yapmak"Çocuğun bir sütninesi vardı." - R. H. Karay
-
çocuk gibi : yetenekleri gelişmemiş, çocuk kalmış"Çocuğun bir sütninesi vardı." - R. H. Karay
-
çocuk gibi sevinmek : çok sevinmek"Çocuğun bir sütninesi vardı." - R. H. Karay
-
çocuk kalmak : büyümüş olmasına rağmen çocukça düşünceler taşıyıp çocuk gibi davranmak"Çocuğun bir sütninesi vardı." - R. H. Karay
-
çocuk olmak : çocuklaşmak"Çocuğun bir sütninesi vardı." - R. H. Karay
-
çocuk peydahlamak : evli olmayan kadın, gebe kalmak"Çocuğun bir sütninesi vardı." - R. H. Karay
-
çocuk yapmak : isteyerek çocuğu olmak"Çocuğun bir sütninesi vardı." - R. H. Karay
-
çocuk yetiştirmek : çocuğu topluma yararlı bir duruma getirmek"Çocuğun bir sütninesi vardı." - R. H. Karay
-
çocuk mu avutuyorsun (veya kandırıyorsun) : söylenenlere inanmadığını belirtmek için kullanılan bir söz"Çocuğun bir sütninesi vardı." - R. H. Karay
-
çocuğa iş buyuran, ardınca kendi gider : "çocuk kendisine ısmarlanan işi yapamayacağından işi buyuran kimsenin onun arkasından gitmesi gerekir" anlamında kullanılan bir söz"Çocuğun bir sütninesi vardı." - R. H. Karay
-
çocuğu olmak : çocuğu doğmak"Çocuğun bir sütninesi vardı." - R. H. Karay
-
çocuğun bulunduğu yerde dedikodu olmaz : "küçük çocuğun bulunduğu yerde herkes çocukla uğraşmaktan dedikodu yapmaya fırsat bulamaz" anlamında kullanılan bir söz"Çocuğun bir sütninesi vardı." - R. H. Karay
-
çocukla çocuk, büyükle büyük olmak : içinde bulunulan yere veya çevredeki insanlara uymak"Çocuğun bir sütninesi vardı." - R. H. Karay
-
çocuklar! : "arkadaşlar!" anlamında kullanılan bir seslenme sözü"Çocuğun bir sütninesi vardı." - R. H. Karay
-
çocuktan al haberi : bir aile sorunu veya ailece gizli tutulan bir şey, çocukların rastgele söyledikleri bir sözle açığa çıktığında söylenen bir söz"Çocuğun bir sütninesi vardı." - R. H. Karay