-   bir abam (postum) var atarım, nerede olsam yatarım  : tek başına yaşayan bir kimse, sorumluluğunda başkaları olmadığı için rahat hareket eder  
-   bir adama kırk gün ne dersen o olur  : "sürekli telkinlerle bir kişinin bilinç altına birtakım inançlar, duygular yerleştirilebilir" anlamında kullanılan bir söz  
-   bir ağaçta gül de biter diken de  : "bir aileden iyi adam da çıkar, kötü adam da" anlamında kullanılan bir söz  
-   bir ağızdan çıkıp bin dile yayılır  : "ortaya atılan bir söz çok çabuk yayılır" anlamında kullanılan bir söz  
-   bir anaya bir kız, bir kafaya bir göz  : "bir başa bir göz ne kadar gerekli ise bir anneye bir kız da o denli gereklidir" anlamında kullanılan bir söz  
-   bir arpa boyu (gitmek veya yol almak)  : çok az (gitmek veya yol almak)  
-   bir aşağı bir yukarı  : zarf amaçsız olarak gidip gelmeyi anlatan bir söz  
-   bir ayağı çukurda olmak  : yaşayacak çok az zamanı kalmış olmak  
-   bir ayak üstünde bin yalan söylemek  : çok kısa sürede pek çok yalan söylemek  
-   bir ayak üstünde kırk yalanın belini bükmek  : çok kısa sürede pek çok yalan söylemek  
-   bir baba dokuz evladı besler, dokuz evlat bir babayı beslemez  : "çok çocuğu olan baba, her çocuk babasına bakılmasını ötekinden beklediği için sıkıntıda kalır" anlamında kullanılan bir söz  
-   bir baltaya sap olamamak  : belli bir iş sahibi olamamak  
-   bir başa bir göz yeter  : "azla yetinmek gerekir" anlamında kullanılan bir söz  
-   bir bardak suda fırtına koparmak  : önemsiz, küçük bir sorunu büyütmek  
-   bir başka (olmak)  : benzersiz, eşsiz (olmak)  
-   bir baştan (veya uçtan) bir başa (veya uca)  : bir yerin bir sınırından öbür sınırına kadar  
-   bir ben, bir de Allah bilir  : "çok sıkıntı içindeyim" anlamında kullanılan bir söz  
-   bir biçimine getirmek  : çözüm yolu bulmak  
-   bir ... bir (veya bir de)  : hem ... hem  
-   bir boka yaramamak  : hiçbir şeye elverişli olmamak  
-   bir bu eksikti  : sıkıntılı bir durum varken bir yenisinin çıkması üzerine söylenen bir söz  
-   bir çatı altında (olmak veya bulunmak)  : aynı yapı, kurum, kuruluş vb. içinde (olmak)  
-   bir çekirdek geri kalmamak  : bütünüyle denk olmak  
-   bir çiçekle bahar (veya yaz) olmaz  : "küçük, güzel bir belirti ile doyurucu sonuca ulaşılmaz" anlamında kullanılan bir söz  
-   bir çöplükte iki horoz ötmez  : bir yerde iki kişi baş olmaz  
-   bir çuval inciri berbat etmek  : düzelmekte olan bir durumu yersiz, yanlış davranışlarla bozmak  
-   bir dalda durmamak  : sık sık iş veya düşünce değiştirmek  
-   bir dediği bir dediğini tutmamak  : söyledikleri birbirine uymamak, tutarsız konuşmak  
-   bir dediği iki olmamak  : her istediği yapılmak  
-   bir deri bir kemik (kalmak)  : çok zayıf (olmak)  
-   bir dikili ağacı olmamak  : hiçbir şeyi olmamak  
-   bir dikiş kaldı  : nerede ise, az kaldı  
-   bir dokun bin ah işit (veya dinle) (kâseifağfurdan)  : "insanları konuşturmak için biraz dertlerini deşmek yeter" anlamında kullanılan bir söz  
-   bir don bir gömlek  : yarı çıplak  
-   bir dostluk kaldı!  : mal azaldığında satıcıların kullandığı bir müşteriyi özendirme sözü  
-   bir dönüm güzlük on dönüm yazlığa bedeldir  : "sonbaharda ekilen bir dönümlük yerden, yazın ekilen on dönümlük yerin ürünü kadar ürün alınır" anlamında kullanılan bir söz  
-   bir dudağı yerde bir dudağı gökte  : masallardaki dev gibi korkunç ve çirkin  
-   bir düşüncedir (veya düşünce) almak  : bir konuda kaygılanarak çözüm yolu bulmaya çalışmak  
-   bir elini bırakıp ötekini öpmek  : aşırı saygı göstermek  
-   bir elinin verdiğini öbür elin görmesin  : "birine yaptığın iyiliği gizli tut" anlamında kullanılan bir söz  
-   bir elin nesi var, iki elin sesi var  : "başarıya ulaşmak için birlik olmak gerek" anlamında kullanılan bir söz  
-   bir elin sesi çıkmaz  : "bir davanın bir kişi tarafından savunulması etkili ve yeterli değildir" anlamında kullanılan bir söz  
-   bir eli yağda bir eli balda (olmak)  : varlık ve bolluk içinde (olmak)  
-   bir elle verdiğini öbür elle almak  : yapar göründüğü bir iyiliği, sağladığı bir çıkarla ödetmek  
-   bir elmanın yarısı o, yarısı bu  : birbirlerine çok benzeyen kimseler için kullanılan bir söz  
-   bir fende kazık kakmak (veya çakmak)  : bir bilgi veya bilim dalında saplanmış kalmak  
-   bir fit bin büyü yerine geçer  : "bir kimseyi başkasına karşı kışkırtmak için ara bozacak bir söz, bin büyü kadar etkilidir" anlamında kullanılan bir söz  
-   bir gömlek fazla eskitmiş olmak  : birinden daha yaşlı ve daha görmüş geçirmiş olmak  
-   bir görüş bir kör biliş  : "bir kez görmekle bir şey iyice anlaşılmaz, öğrenilmez" anlamında kullanılan bir söz  
-   bir göz ağlarken öbür göz gülmez  : "keder veya sıkıntı varken dostlar, akrabalar eğlenmemelidir" anlamında kullanılan bir söz  
-   bir göz gülmek  : hem gülüp hem ağlamak  
-   bir günden bir güne  : hiçbir zaman  
-   bir günlük beylik beyliktir  : "hoşa giden bir durum, kısa da sürse çekici ve güzeldir" anlamında kullanılan bir söz  
-   ... bir hâl almak (hâle girmek)  : ... bir duruma gelmek  
-   bir hâl olmak  : bir şeyin çok tekrarlanması yüzünden bitkin duruma gelmek, usanmak, bezmek, fenalık gelmek  
-   bir hizaya gelmek  : düzgün sıra olmak  
-   bir içim su (gibi olmak)  : çok güzel (kadın)  
-   bir iğne bir iplik olmak  : iğne ipliğe dönmek  
-   bir ilke imza atmak  : bir konuda hiç kimsenin veya kuruluşun yapmadığı bir işi gerçekleştirmek  
-   bir inat, bir murat  : "inatçı kişi, her inadında istediği bir şeyi elde eder" anlamında kullanılan bir söz  
-   bir iş olmak  : anlaşılmaz, bilinmeyen bir durum olmak  
-   bir işaretine bakmak  : bir işi yapmak için hazır beklemek  
-   bir işi başından kesmek  : yapılması istenmeyen bir işi baştan engellemek  
-   bir iştir oldu  : istenmeyen, kötü bir durum karşısında söylenen bir söz  
-   bir kafada olmak  : aynı düşüncede olmak  
-   bir kapıya çıkmak  : aynı sonuca varmak  
-   bir karıyla bir koca, dırdır eder her gece  : "sıkıntı veya yalnızlık yüzünden iki dost bile birbiriyle dalaşır, anlamsız konuşur" anlamında kullanılan bir söz  
-   bir kazanda kaynamak  : anlaşmak, uyuşmak, bağdaşmak  
-   bir kenara atılmak  : unutulmak, terk edilmek, ilgi kesilmek  
-   bir kenarda durmak  : gerektiği zaman kullanmak üzere hazırda tutmak  
-   bir kıza dünür düşmek  : bir kızı evlenmek üzere başkası için istemek  
-   bir kızı bin kişi ister, bir kişi alır  : "bir şeyi herkes ister ancak onu bir kişi elde edebilir" anlamında kullanılan bir söz  
-   bir kol çengi  : şen sözler ve davranışlarla çevresine neşe saçanlar için söylenen bir söz  
-   bir kolayını aramak  : bir şeyi yapmak, çözmek için gerekli kolay ve kestirme yöntemi araştırmak  
-   bir kolayını bulmak  : kolaylıkla yapabilmeyi sağlamak veya yapma yolunu bulmak  
-   bir koltuğa iki karpuz sığmaz  : "aynı zamanda birden çok işle ilgilenmek başarı için sakıncalıdır" anlamında kullanılan bir söz  
-   bir korkak bir orduyu bozar  : "bir toplumda korkak kişi, kaygılı, heyecanlı sözleriyle kargaşa çıkarır" anlamında kullanılan bir söz  
-   bir koyundan iki post çıkarmak  : olması gerekenden daha fazla elde etmek  
-   bir Köroğlu, bir Ayvaz  : bir karı kocanın çocuklarının, yakınlarının yanlarında bulunmadığını veya çocukları olmadığını anlatan bir söz  
-   bir köşeye atılmak  : terk edilmek, ilgilenilmemek, kendi kaderine terk edilmek  
-   bir köşeye çekilmek  : hiçbir işe karışmayarak yaşamak  
-   bir köşeye koymak  : saklamak, biriktirmek  
-   bir köşeye oturmak  : gelin olmak, evlenmek  
-   bir köşeye sinmek  : kimsenin görmeyeceği bir yere saklanmak, gizlenmek, sesi çıkmaz olmak  
-   bir kötünün yedi mahalleye zararı vardır (veya dokunur)  : "bir kötünün, yalnızca yakın çevresine değil daha geniş çevrelere de zararı dokunur" anlamında kullanılan bir söz  
-   bir kulağından girip öbür kulağından çıkmak  : söylenen söze önem vermemek  
-   bir kurşun atımı  : kurşunun gidebileceği uzaklık  
-   bir mıh bir nal kurtarır, bir nal bir at kurtarır  : "herhangi bir olayı, bir işi, bir ödevi küçümsememek, önemle ele almak gerekir" anlamında kullanılan bir söz  
-   bir noktaya kadar  : belli bir sınıra kadar  
-   bir mum al da derdine yan  : "başkalarıyla uğraşacağına kendi durumunu düşün" anlamında kullanılan bir söz  
-   bir o kadar  : ne kadar varsa o kadar daha, bir katı, bir misli  
-   bir olmak  : bir araya gelmek, iş birliği yapmak  
-   bir o yana, bir bu yana  : rastgele, birçok yere, çeşitli yönlere  
-   bir papel (veya pul) etmemek  : değeri olmamak  
-   bir pula satmak  : bir kimseyi bir çıkar uğruna harcamak  
-   bir selam bin hatır yapar  : "selam bir ilgi ve sevgi belirtisidir, gönül kazanmakta büyük önemi vardır" anlamında kullanılan bir söz  
-   bir sıçrarsın çekirge, iki sıçrarsın çekirge, sonunda yakalanırsın çekirge (veya üçüncüsünde avucuma düşersin çekirge)  : "birkaç kez saklanabilen bir suç günün birinde ortaya çıkarak yapanı kötü bir duruma düşürür, suçlu cezasız kalmaz" anlamında kullanılan bir söz  
-   bir sıkımlık canı olmak  : çok cılız ve güçsüz olmak  
-   bir söyle on dinle  : "az konuşup çok dinlemek yararlı olur" anlamında kullanılan bir söz  
-   bir söylemek pir söylemek  : uzatmadan gereği gibi söylemek  
-   bir sözünü (veya dediğini) iki etmemek  : birinin her istediğini hemen yerine getirmek  
-   bir sürçen atın başı kesilmez  : "şimdiye kadar sizi memnun etmiş olan kişi bir kez yanlış iş yaptığında kendisine hemen ağır ceza verilmemelidir" anlamında kullanılan bir söz  
-   bir şey (veya şeyler) olmak  : huyu, durumu, tutumu değişmek, yeni huylar edinmek  
-   bir şey sanmak  : bir kimseyi, bir şeyi, bir yeri gerçeğinden, olduğundan başka türlü düşünerek hayal kırıklığına uğramak, değerlendirmede yanılmak  
-   bir şey söylemek  : konuşmak  
-   bir şey yapmak  : iyilik veya kötülükte bulunmak  
-   bir şeye benzememek  : işe yarar durumda olmamak  
-   bir şeyler, bir şeyler  : daha fazla açıklamamak, kısa kesmek gerektiğinde söylenen bir söz  
-   bir tanem  : çok sevilen kişiye söylenen bir söz  
-   bir tarakta bezi olmamak  : sözü edilen konu ile ilgisi olmamak, bilgisi bulunmamak  
-   bir tarafa bırakmak (veya koymak)  : önemsememek, benimsememek, ertelemek  
-   bir taşla iki kuş vurmak  : bir davranışla birden çok yararlı sonuca ulaşmak  
-   bir tat, bin feryat  : mutluluktan çok, sıkıntısı olan  
-   bir tek  : olumlu cümlelerde, yalnız bir  
-   bir tek atmak  : bir kadeh içki içmek  
-   bir tepe yıkılır, bir dere dolar  : "dünyada hiçbir şey kaybolmaz; birinin kaybettiğini başkası kazanır, bir zengin fakirleşirken bir fakir de zenginleşebilir" anlamında kullanılan bir söz  
-   bir torba kemik  : çok zayıf  
-   bir tuhaflığı olmak  : kendini iyi hissetmemek  
-   bir tutmak (veya görmek)  : eşit saymak, eşit görmek  
-   bir varmış bir yokmuş  : bir masala başlarken, "eskiden" anlamında söylenen bir tekerleme  
-   bir yakadan baş çıkarmak  : bir çatı altında dirlik düzenlik içinde yaşamak  
-   bir yastığa baş koymak  : evlilik hayatını mutlu bir biçimde geçirmek  
-   bir yastıkta kocamak  : karı koca birlikte uzun bir ömür sürmek  
-   bir yaşına daha girmek  : şimdiye değin görmediği şaşılacak yeni bir şeyle karşılaşmak  
-   bir yere kadar  : belli bir noktaya veya sınıra kadar  
-   bir yemem diyenden kork, bir oturmam diyenden  : "oturmayacağını belirten konuk yatıya kalır, yemeyeceğini söyleyen de bir türlü doyurulamaz" anlamında kullanılan bir söz  
-   bir yiyip bin şükretmek  : kötü durumda olanlara bakarak kendi durumunun değerini bilmek  
-   bir yol tutturmak  : bir davranış, bir tutum biçimi belirlemek  
-   bir yolunu bulmak  : çare bulmak, çözüm üretmek  
-   bire beş katmak  : bire bin katmak  
-   bire bin katmak  : çok abartmak  
-   bire ... vermek  : buğday, arpa, nohut, fasulye vb. ürünler için toprak, kullanılan tohumun belli bir katı kadar ürün vermek  
-   biri bilmeyen bini hiç bilmez  : "küçük de olsa bir iyiliğin değerini bilmeyen, daha büyük iyiliklere layık değildir" anlamında kullanılan bir söz