-  
 bildiğinden şaşmamak (veya kalmamak)  : hiçbir etkiye aldırış etmeyerek doğru bildiği davranışı sürdürmek"Bunu bilmek içimi kederle dolduruyordu." - A. Ağaoğlu 
   -  
 bildiğini okumak  : herkes ne derse desin bildiği, istediği gibi davranmak"Bunu bilmek içimi kederle dolduruyordu." - A. Ağaoğlu 
   -  
 bildiğini yapmak  : verilen öğütleri dinlemeyerek tutumunu sürdürmek"Bunu bilmek içimi kederle dolduruyordu." - A. Ağaoğlu 
   -  
 bildiğini yedi mahalle bilmez  : bir kimsenin çok kurnaz, çokbilmiş olduğunu anlatan bir söz"Bunu bilmek içimi kederle dolduruyordu." - A. Ağaoğlu 
   -  
 bildim bileli  : öteden beri, eskiden beri"Bunu bilmek içimi kederle dolduruyordu." - A. Ağaoğlu 
   -  
 bilemedin (veya bilemediniz)  : en çok, en fazla"Bunu bilmek içimi kederle dolduruyordu." - A. Ağaoğlu 
   -  
 bilir bilmez  : yarım bilgi ile, bilip bilmediğine aldırmadan"Bunu bilmek içimi kederle dolduruyordu." - A. Ağaoğlu 
   -  
 bilmem hangi (veya kaç veya kim veya nasıl veya ne)  : önemli veya anlatılması gerekli görülmeyen şeyler için kullanılan bir söz"Bunu bilmek içimi kederle dolduruyordu." - A. Ağaoğlu 
   -  
 bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıp  : "insanın her şeyi bilmemesi kusur değildir ama bilmediği bir işi sorup öğrenmeden yapmaya kalkışması kusurdur" anlamında kullanılan bir söz"Bunu bilmek içimi kederle dolduruyordu." - A. Ağaoğlu