-
etek belde : sıfat Bir işi yapmaya hazır olan
-
eteği belinde : sıfat Kıvrak ve hamarat (kadın)"Eteği belinde, bütün evi o çeviriyor." - H. Taner
-
elibelinde : isim Halı ve kilimlere yapılan, ellerini beline koymuş insan figürünü andıran bir motif türü, eliböğründe, koçboynuzu
-
belgevşekliği : isim Cinsel gücü yitirme
-
belkemiği : isim Bir şeyin varlığı ile ilgili en önemli bölüm, temel, esas"Belkemiği Anadolu Türklüğü olan bir millî devlet kurmalıyız." - Atatürk
-
belsoğukluğu : isim, tıp (***) Üreme organlarının akıntılı ve bulaşıcı bir hastalığı"Ta eskiden, yirmi sene evvel bir belsoğukluğu geçirdimdi." - S. F. Abasıyanık
-
bel ağrısı : isim Bel çevresinde oluşan ve duyulan ağrı
-
bel bağı : isim Bel kemeri
-
bel evladı : isim Bir kimsenin öz çocuğu
-
bel fıtığı : isim, tıp (***) Bel omurlarında oluşan fıtık
-
bel kemiği : isim, anatomi Omurganın beli oluşturan bölümü, oma, amudufıkari"Suriye'de bel kemiğine bir kurşun dokunmuştu." - Ö. Seyfettin
-
bel kündesi : isim, spor Güreşte ellerin arkadan gelip hasmın göbeği üzerinde kilitlenmesiyle kündeleme
-
beli bükük : sıfat Beli bükülmüş
-
yarı bel : isim Bel hizası"Pantolonları yarı bellerine kadar ıslanmıştı." - R. N. Güntekin
-
kantarı belinde : sıfat Gözü açık, aldatılmaz (kimse)
-
bel bağlamak : birisinin kendisine yardımcı olacağına inanmak, güvenmek"Kolum, boynundan beline doğru kayıyor." - Y. Z. Ortaç
-
bel kırmak : kırıtmak, salınmak"Kolum, boynundan beline doğru kayıyor." - Y. Z. Ortaç
-
bel vermek : duvar gibi dik şeyler dışarıya veya tavan gibi yatay şeyler aşağıya doğru kamburlaşmak"Kolum, boynundan beline doğru kayıyor." - Y. Z. Ortaç
-
belden aşağı vurmak : iş hayatında, insan ilişkilerinde, siyasette kural dışı saldırmak"Kolum, boynundan beline doğru kayıyor." - Y. Z. Ortaç
-
beli açılmak : küçük abdestini tutamaz olmak"Kolum, boynundan beline doğru kayıyor." - Y. Z. Ortaç
-
beli bükülmek : yaşlılık yüzünden güçsüz kalmak, bir iş yapamayacak duruma düşmek"Kolum, boynundan beline doğru kayıyor." - Y. Z. Ortaç
-
beli çökmek : kamburlaşmak"Kolum, boynundan beline doğru kayıyor." - Y. Z. Ortaç
-
belini doğrultmak : yeniden durumunu düzeltmek"Kolum, boynundan beline doğru kayıyor." - Y. Z. Ortaç
-
belini kırmak : birini bir şeyi yapamaz duruma getirmek"Kolum, boynundan beline doğru kayıyor." - Y. Z. Ortaç
-
belini vermek : dayanmak, yaslanmak"Kolum, boynundan beline doğru kayıyor." - Y. Z. Ortaç