-
karabacak : isim, bitki bilimi Pancar fidelerinde gelişerek fidenin ölümüne veya cılız kalmasına yol açan ve yerleştiği bölgeleri kara beneklerle örten asklı mantar
-
bacakkalemi : isim, anatomi Kaval kemiği
-
ayıbacağı : isim, denizcilik Çift yan yelkenlerden birini sağdan, birini soldan kullanma biçimi
-
alabacak : sıfat Ayağında sekil olan (at, eşek vb.)
-
takma bacak : isim Takma ayak
-
kılıç bacak : sıfat Bacakları eğri olan, çarpık bacaklı (kimse)
-
baldır bacak : isim Kadın bacağının açık saçık görülmesi
-
bacakkıran : isim, bitki bilimi Nemli bölgelerde yetişen yeşilimsi sarı çiçekli bir bitki (Narthecium)
-
bastıbacak : sıfat Bacakları kısa veya çarpık (kimse)"Süvari taburunun en önünde bir topal, biri yampiri iki bastıbacak ihtiyar da darbuka çalarak yürüyorlar." - E. İ. Benice
-
bacak bacak üstüne atmak : bir bacağını ötekinin üstüne koyarak oturmak"Yorgun vücudunu zahmetle taşıyan ince bacakları üstünde doğruldu." - P. Safa
-
bacak kadar : ufacık"Yorgun vücudunu zahmetle taşıyan ince bacakları üstünde doğruldu." - P. Safa
-
bacak kadar boyu var, türlü türlü huyu var : "yaşı küçük ancak herkesten farklı alışkanlıklar, huylar edinmiş" anlamında kullanılan bir söz"Yorgun vücudunu zahmetle taşıyan ince bacakları üstünde doğruldu." - P. Safa
-
bacakları kopmak : çok yorulmak"Yorgun vücudunu zahmetle taşıyan ince bacakları üstünde doğruldu." - P. Safa
-
bacakları tutmaz olmak : yürüyemeyecek duruma gelmek"Yorgun vücudunu zahmetle taşıyan ince bacakları üstünde doğruldu." - P. Safa
-
bacaklarını uzatmak : hiçbir şey yapmadan, hiçbir şeyle ilgilenmeden oturmak, tembel tembel zaman öldürmek"Yorgun vücudunu zahmetle taşıyan ince bacakları üstünde doğruldu." - P. Safa
-
bacağına geçirmek : bir şeyi aceleyle giymek"Yorgun vücudunu zahmetle taşıyan ince bacakları üstünde doğruldu." - P. Safa