-   sırtı kaşınmak  : dayak yemeyi hak edecek davranışta bulunmak"Arabacı katırın sırtına binmiş." - F. R. Atay  
-   sırtı yere gelmek  : yenilmek, alt olmak"Arabacı katırın sırtına binmiş." - F. R. Atay  
-   sırtı yere gelmemek  : bir işte herhangi bir zorluk karşısında sarsılmamak, konumunu kaybetmemek, güçlü olmak"Arabacı katırın sırtına binmiş." - F. R. Atay  
-   sırtına almak  : yüklenmek, çuvalı sırtına aldı"Arabacı katırın sırtına binmiş." - F. R. Atay  
-   sırtına geçirmek  : bir şeyi giymek"Arabacı katırın sırtına binmiş." - F. R. Atay  
-   sırtında yumurta küfesi olmamak  : eski düşünce ve yönünü kolayca değiştirmek veya sözünden caymakta sakınca görmemek"Arabacı katırın sırtına binmiş." - F. R. Atay  
-   sırtından atmak  : başından savmak veya birinin, bir şeyin sorumluluğunu, yükünü üzerine almamak"Arabacı katırın sırtına binmiş." - F. R. Atay  
-   sırtından bıçaklamak  : ihanet etmek"Arabacı katırın sırtına binmiş." - F. R. Atay  
-   sırtından çıkarmak  : bir kimseye ödetmek"Arabacı katırın sırtına binmiş." - F. R. Atay  
-   sırtından (para) kazanmak  : para kazanmak için birini kullanmak"Arabacı katırın sırtına binmiş." - F. R. Atay  
-   sırtını dayamak (veya vermek)  : bir yere dayanmak, yaslanmak"Arabacı katırın sırtına binmiş." - F. R. Atay  
-   sırtını dönmek  : sırt çevirmek"Arabacı katırın sırtına binmiş." - F. R. Atay  
-   sırtını sıvazlamak  : birini desteklediğini göstermek"Arabacı katırın sırtına binmiş." - F. R. Atay