-   boğaz açmak  : ağaçların dibini kazarak toprağı kabartmak"Ses, ciğerlerde biriken havanın boğaza çarpması demektir." - Ö. Seyfettin  
-   boğaz boğaza gelmek  : zorlu kavga etmek"Ses, ciğerlerde biriken havanın boğaza çarpması demektir." - Ö. Seyfettin  
-   boğaz dokuz boğumdur  : "bir söz iyice düşünmeden söylenmemelidir" anlamında kullanılan bir söz"Ses, ciğerlerde biriken havanın boğaza çarpması demektir." - Ö. Seyfettin  
-   boğaz durmaz  : yeme içme gereksiniminin başka ihtiyaçlar gibi geri bırakılamayacağını anlatan bir söz"Ses, ciğerlerde biriken havanın boğaza çarpması demektir." - Ö. Seyfettin  
-   boğaz içinde kavga var  : açlığını aşırı bir biçimde gidermeye çalışanlar için söylenen bir söz"Ses, ciğerlerde biriken havanın boğaza çarpması demektir." - Ö. Seyfettin  
-   boğaz ola  : "afiyet olsun, yarasın, bereketli olsun" anlamında kullanılan bir iyi dilek sözü"Ses, ciğerlerde biriken havanın boğaza çarpması demektir." - Ö. Seyfettin  
-   boğaz olmak  : boğazı ağrımak"Ses, ciğerlerde biriken havanın boğaza çarpması demektir." - Ö. Seyfettin  
-   boğazı açılmak  : iştahı artmak"Ses, ciğerlerde biriken havanın boğaza çarpması demektir." - Ö. Seyfettin  
-   boğazı düğümlenmek  : üzüntüden boğazı tıkanmak"Ses, ciğerlerde biriken havanın boğaza çarpması demektir." - Ö. Seyfettin  
-   boğazı inmek  : bademcikleri şişmek, iltihaplanmak"Ses, ciğerlerde biriken havanın boğaza çarpması demektir." - Ö. Seyfettin  
-   boğazı işlemek  : durmadan bir şeyler yemek"Ses, ciğerlerde biriken havanın boğaza çarpması demektir." - Ö. Seyfettin  
-   boğazı kurumak  : çok susamak"Ses, ciğerlerde biriken havanın boğaza çarpması demektir." - Ö. Seyfettin  
-   boğazına bir yumruk tıkanmak (veya gelip oturmak)  : konuşamaz olmak, sesi çıkmamak"Ses, ciğerlerde biriken havanın boğaza çarpması demektir." - Ö. Seyfettin  
-   boğazına dikkat etmek  : yiyeceğine, içeceğine özen göstermek"Ses, ciğerlerde biriken havanın boğaza çarpması demektir." - Ö. Seyfettin  
-   boğazına dizilmek  : üzüntü, kaygı vb. sebeplerle isteksiz yemek, iştahı kesilmek"Ses, ciğerlerde biriken havanın boğaza çarpması demektir." - Ö. Seyfettin  
-   boğazına durmak  : yediği şeyi yutamamak"Ses, ciğerlerde biriken havanın boğaza çarpması demektir." - Ö. Seyfettin  
-   boğazına indirmek  : fazla ve gelişigüzel yemek"Ses, ciğerlerde biriken havanın boğaza çarpması demektir." - Ö. Seyfettin  
-   boğazına kadar  : pek çok, gereğinden fazla, aşırı ölçüde"Ses, ciğerlerde biriken havanın boğaza çarpması demektir." - Ö. Seyfettin  
-   boğazına sarılmak  : üstüne yürümek"Ses, ciğerlerde biriken havanın boğaza çarpması demektir." - Ö. Seyfettin  
-   boğazında düğümlenmek  : söylemek istediğini heyecan veya üzüntü yüzünden diyememek"Ses, ciğerlerde biriken havanın boğaza çarpması demektir." - Ö. Seyfettin  
-   boğazında kalmak  : ağzındaki lokmayı üzüntü dolayısıyla yutamaz duruma gelmek"Ses, ciğerlerde biriken havanın boğaza çarpması demektir." - Ö. Seyfettin  
-   boğazından artırmak  : yiyeceğinden kısıp parasını artırmak"Ses, ciğerlerde biriken havanın boğaza çarpması demektir." - Ö. Seyfettin  
-   boğazından geçmemek  : sevdiği bir kimsenin yokluğu veya yoksulluğu dolayısıyla bir yiyeceği yalnız başına yemekten üzüntü duymak"Ses, ciğerlerde biriken havanın boğaza çarpması demektir." - Ö. Seyfettin  
-   boğazından kesmek  : yiyip içmede çok tutumlu davranmak"Ses, ciğerlerde biriken havanın boğaza çarpması demektir." - Ö. Seyfettin  
-   boğazını doyurmak  : karın doyurmak"Ses, ciğerlerde biriken havanın boğaza çarpması demektir." - Ö. Seyfettin  
-   boğazını sevmek  : yiyip içmeye düşkün olmak"Ses, ciğerlerde biriken havanın boğaza çarpması demektir." - Ö. Seyfettin  
-   boğazını sıkmak  : bunaltmak, sıkıntı vermek"Ses, ciğerlerde biriken havanın boğaza çarpması demektir." - Ö. Seyfettin  
-   boğazını yırtmak  : olanca gücüyle bağırmak"Ses, ciğerlerde biriken havanın boğaza çarpması demektir." - Ö. Seyfettin