-
yürek karası : isim İşlenen bir günahtan sonra duyulan sürekli ve üzücü pişmanlık
-
yüreği pek : sıfat Yüreği katı (kimse)
-
yüreği temiz : sıfat Temiz yürekli, saf, iyi niyetli (kimse)
-
canıyürekten : zarf Canıgönülden"İki köy halkı ihtiyar, genç, her sabah bu duaları canıyürekten tekrarlıyorlar, sanki Ali'yi derin bir uykudan uyandırıyorlar." - Ö. Seyfettin
-
yürek acısı : isim Yürekten duyulan acı, iç acısı, kalp acısı
-
yürek ağrısı : isim Kalp ağrısı
-
yürek çarpıntısı : isim Sevgi, merak, kaygı, korku vb. duygular sebebiyle beliren tedirginlik"Ha bugün sokağa atılıyorum ha yarın diye yürek çarpıntısı geçirmişti." - R. N. Güntekin
-
yürek darlığı : isim Sıkıntı, bunaltı, üzüntü"Bu acayip hissin verdiği yürek darlığıyla bütün usluluğumu ve terbiyemi kaybettim." - Y. K. Karaosmanoğlu
-
yürek yarası : isim Aşktan, özlemden, başarısızlıktan duyulan büyük keder, aşırı üzüntü, kalp yarası
-
yüreği ağzında : zarf Korku ve heyecan dolu bir durumda"Sabahtan beri kamış kökünün içine sığınmış, yüreği ağzında, dokuz doğurarak şahinini bekleyişi.." - Y. Kemal
-
yüreği dağlı : isim Yüreği yaralı"Yaralılara su ne ise yüreği dağlı Müslümanlara da varlığın odur." - R. E. Ünaydın
-
yüreği dar : sıfat Çabuk sıkılan (kimse)
-
yüreği dolu : sıfat Kinli, hınçlı (kimse)
-
yüreği geniş : sıfat Hiçbir şeyi kendine tasa etmeyen (kimse)
-
yüreği katı : sıfat Acınacak durumlar karşısında duygusuz kalabilen (kimse)
-
yüreği yanık : sıfat Duygulu, hassas olan (kimse)
-
yüreği yaralı : sıfat Felakete uğramış (kimse), yüreği dağlı
-
yüreği yufka : sıfat Üzüntülü, acıklı durumlara dayanamayan, merhametli (kimse)
-
yürekler acısı : sıfat Çok acıklı"Gerçekten memleketin hâli yürekler acısıydı." - E. C. Güney
-
çatal yürek : sıfat Çatal yürekli
-
tek yürek : zarf Hep birlikte
-
eli yüreğinde : zarf Heyecanlı bir biçimde"Evine görücü gelecek kız tarafı strese girer, eli yüreğinde hazırlık yapardı." - Ü. Dökmen
-
yürek burkmak : insanın içini acıyla doldurmak, insana çok üzüntü vermek
-
yürek paralamak (veya parçalamak) : çok üzmek
-
yürek soğutmak : sevmediği birinin bir felakete uğramasına sevinmek
-
yürek tüketmek : yüreği tükenmek
-
yürek vermek : yüreklendirmek, cesaretlendirmek
-
yüreğe işlemek : çok derin acı uyandırmak
-
yüreği ağzına gelmek : birdenbire çok korkmak, aşırı korku veya sevinçten fazlasıyla heyecanlanmak, endişelenmek
-
yüreği bayılmak : karnı çok acıkmak
-
yüreği boğazına tıkanmak : sıkılmak, üzülmek, dertlenmek
-
yüreği bozulmak : bunalmak, sıkılmak
-
yüreği burkulmak : çok üzülmek, çok acı duymak
-
yüreği cız etmek (veya cızlamak) : çok acımak, içi sızlamak
-
yüreği çarpmak : kalbi çarpmak veya çalışmak
-
yüreği daralmak : sıkılmak, bunalmak, içi daralmak
-
yüreği dayanmamak : acısına katlanamamak, çok acı duymak
-
yüreği ezilmek : üzülmek, acı duymak
-
yüreği ferahlamak (veya hafiflemek) : kaygıdan kurtulmak
-
yüreği götürmemek : dayanmamak, katlanamamak
-
yüreği göz göz olmak : dert, acı ve sıkıntıdan içi kabarmak, aşırı dertlenmek
-
yüreği hop etmek (veya hoplamak veya oynamak) : birdenbire korkup heyecanlanmak
-
yüreği kabarmak : içi sıkıntı ile dolup derin soluk alma gereğini duymak
-
yüreği kaldırmamak : dayanamamak, katlanamamak
-
yüreği kalkmak : heyecanlanmak
-
yüreği kan ağlamak : derinden acı duymak, çok üzülmek
-
yüreği kanamak : aşırı üzüntüden sarsılmak
-
yüreği kararmak : içine karamsarlık ve sıkıntı çökmek
-
yüreği katılmak : ağlamaktan veya soğuktan nefesi tutulmak
-
yüreği kaynamak : içinde şüphe ve endişe uyanmak
-
yüreği parçalanmak : çok acımak
-
yüreği parça parça olmak : pek çok acımak
-
yüreği parlamak : coşmak, heyecanlanmak
-
yüreği rahatlamak : üzüntü ve kaygısı azalmak, kalmamak
-
yüreği serinlemek : üzüntüsü bir dereceye kadar azalmak
-
yüreği sıkılmak : içi sıkılmak
-
yüreği sıkışmak (veya tıkanmak) : kalp atışları düzensiz olmak, sıkıntı duymak
-
yüreği sızlamak : çok acımak, çok üzülmek
-
yüreği soğumak : düşmanın bir felakete uğramasına sevinmek
-
yüreği şişmek : can sıkıcı şeyler dinlemekten bunalmak
-
yüreği titremek : duygulanmak, endişe, korku duymak
-
yüreği tükenmek : bir şeyi anlatmak için çok yorulmak
-
yüreği ürpermek : çok korkmak
-
yüreği yağ bağlamak : istenilen bir şeyin olmasından ferahlık duymak
-
yüreği yanmak : çok acımak
-
yüreği yarılmak : çok korkmak
-
yüreği yerinden oynamak : birdenbire heyecanlanmak veya korkmak
-
yüreğinden geçmek : düşünmek
-
yüreğinden gelmek : bir şeyi isteyerek, severek yapmak
-
yüreğine (bir şey) çökmek : derinden ızdırap duymak
-
yüreğine dokunmak : üzülmek
-
yüreğine inmek : kötü bir olay dolayısıyla fazlaca etkilenmek
-
yüreğine kar yağmak : kıskançlık duyarak üzülmek
-
yüreğine kurt düşmek : şüphelenmek, içine kurt düşmek
-
yüreğine saplanmak : aşırı derecede acı duymak, içine oturmak
-
yüreğine sinmek : içine sinmek
-
yüreğine su serpmek : bir kimseyi kaygı sebebinin ortadan kalkmasıyla veya yeniden umut verecek bir haberle ferahlatmak
-
yüreğini açmak : kalbini açmak, derdini dökmek, içini dökmek, senli benli konuşmak ve davranmak
-
yüreğini ateş almak : aşırı üzülmek, fazla üzüntüden içi yanmak
-
yüreğini boşaltmak (veya dökmek) : derdini, üzüntüsünü anlatarak hafiflemek
-
yüreğini dağlamak : acıyla ve özlemle içi yanmak, acıyla kıvranmak
-
yüreğini eritmek (veya sızlatmak) : çok üzmek
-
yüreğini hoplatmak (veya oynatmak veya kaldırmak) : heyecanlandırmak
-
yüreğini kaplamak : endişe ve üzüntü duymak
-
yüreğini kemirmek : içini kemirmek, tedirgin olmak
-
yüreğini pek tutmak : kendini korkuya kaptırmamak
-
yüreğini serinletmek : üzüntüsünü azaltmak
-
yüreğini tüketmek : bir şeyi anlayıncaya kadar anlatanı çok yormak
-
yüreğinin başı sızlamak : yüreği sızlamak
-
yüreğinin yağı (veya yağları) erimek : çok üzülmek
-
yürekten çağırmak : aşırı derecede arzu etmek, istemek