anlami-nedir.com, nedir, nedemek
Kelime ve Karakter Sayacı

Para anlamı nedir? , Para ne demek ?

Kelimeler > P ile başlayan kelimeler > para nedir?

Para
anlamı isim, ekonomi Farsça pāre

'Para' 1 kelime ve 4 harften oluşmaktadır.

para foto galeri Foto Galeri
  • nedir Sağlık-Tıp, Yanında, yan. Örnek (Para-aortik aortun yanında)
  • nedir Felsefe, Psikoloji, Sosyoloji, Mantık, Mal ve hizmetlerin fiyatını belirleyen değişim aracı ve değer ölçüsü olarak kullanılan kıymetli kağıt ya da madenlere para denir.
  • nedir Ekonomi, Bankacılık, Mal ve hizmetlerin değişim aracı. Ekonomide madeni, banknot para birimlerinin yanı sıra vadesiz mevduatlar ve kredi kartları da para unsurları içinde sayılır. Değişim aracı, değer ölçütü ve saklama işlevi vardır. Vadeli mevduat, devlet tahvili gibi değişim araçları da para benzeri olarak değerlendirilir.
  • nedir Sosyal Bilgiler, Karşılığında mal ve hizmet almaya, vermeye ve bunların ekonomik değerlerini takas etmeye yarayan, üzerinde rakamsal değerler taşıyan özel kâğıttan ya da metalden yapılmış değerlerdir. Parayı milattan önce Lidya'lılar bulmuştur. Çağlar boyunca para, az bulunan maddelerden yapılmıştır. Altın karşılığı para kullanan bir devlet ne kadar para basarsa Merkez bankasına o değerde altın stoklaması veya koyması lazımdır.
  • nedir Para, mal ve hizmetlerin değiş-tokuşu için kullanılan araçlardan en yaygın olanı
  • nedir Para sözcüğü ile genellikle madenî para ve banknotlar kastedilmekle birlikte; ekonomide, vadesiz mevduatlar ve kredi kartları da parayı meydana getiren unsurlardan sayılır
  • nedir Para sözcüğü Türkçeye, Farsça pâre (küçük parça) sözcüğünden geçmiştir.
  • nedir isim, ekonomi Devletçe bastırılan, üzerinde değeri yazılı kâğıt veya metalden ödeme aracı, nakit"Çıkarken elini göğsüne sokup bir kese çıkardı, keseden alabildiği kadar para alıp delikten attı." - F. Otyam
  • nedir Kazanç"Balıkçılıkta para vardır ama dalgıçlık kadar da genç işidir." - S. F. Abasıyanık
  • nedir Kuruşun kırkta biri

Para ile ilgi resimler(4)

  • para galeri
  • para galeri
  • para galeri
  • para galeri

Para ile ilgi cümleler (2)

Cümleleri oylama yaparak üst sıralara veya listenin en altına gönderebilirsin :).

0

Eğer istanbul' dan para gelmezse Londra'ya dönmek için tren param yoktu. Mor Salkımlı Ev - Halide Edib Adıvar

0

Ona ekmek, peynir ve para bıraktık, arkasına da bir ceket giydirdik ve oradan ayrıldık. Mor Salkımlı Ev - Halide Edib Adıvar

"para" ile ilgili yukarıdaki cümleleri beğenmedin mi? o zaman yeni cümle görmek için aşağıdaki "Cüme Ekle" butonuna basarak şansını deneyebilirsin.
Paylaş Paylaş Paylaş Paylaş Paylaş

Atasözü, deyim ve birleşik fiiller'de para
  1. yüz para : isim İki buçuk kuruş

  2. paragöz : sıfat Parayı çok seven, paraya çok düşkün (kimse), para canlısı, paragözlü"Bundan dolayı bu paragöz adamın sırf körpeliğinden dolayı aldığı ufak tefek kızcağızı herkes görmek istiyordu." - H. E. Adıvar

  3. anapara : isim, ekonomi İşletilen paranın faiz katılmamış bütünü

  4. para aktarımı : isim, ticaret Banka hesabındaki birikimin belli bir miktarının başka bir hesaba aktarılması, aktarma, virman

  5. para arzı : isim Bir ülkede dolaşımdaki para hacmi

  6. para babası : isim Parası çok, varlıklı kimse

  7. para basma : isim, ekonomi Piyasaya yeni para çıkarma

  8. para birimi : isim Bir devletin para için kabul ettiği değer ve eder ölçüsü

  9. para canlısı : sıfat Paragöz

  10. para cezası : isim İşlenen bir suçun para karşılığının devlete ödenmesini öngören ceza

  11. para çantası : isim Para taşımaya yarayan özel çanta

  12. para değişimi : isim, ekonomi Para alımı ve satımı

  13. para dolaşımı : isim Dolanım

  14. para kısıtlaması : isim, ekonomi Para şişkinliğine karşı önlem olarak paranın piyasada azalmasıyla satın alma gücünün artması, deflasyon

  15. para pul : isim Para, para niteliğinde olan şey"Kimi insan para pul budalası olur, kimisi icat ve keşif meraklısı, bazısı da müzik âşığı." - Halikarnas Balıkçısı

  16. para şişkinliği : isim, ekonomi Dolanımdaki para miktarıyla, malların ve satın alınabilir hizmetlerin toplamı arasındaki açığın büyümesinden ortaya çıkan ve fiyatların toplam yükselişi, paranın değerinin düşmesi biçiminde kendini gösteren ekonomik parasal süreç, enflasyon

  17. artı para : isim, ekonomi Banka tarafından müşteri hesabı için öngörülen limitten belirli bir miktar daha fazlasını kullanma imkânı veren tutar, acil ihtiyaç kredisi

  18. beş para : isim Çok az para"Hâlbuki benim beş param yok. Nasıl sizleri alıp götürebilirim?" - H. Bayaz

  19. bloke para : isim, ekonomi Tutulmuş para

  20. bozuk para : isim Ufak birimlere ayrılmış para, ufaklık, ufak para, bozuk, bozukluk"Hesap istedi. Bozuk paralarını sayıp borcunu ödedi." - N. Cumalı

  21. büyük para : isim Çok para

  22. cari para : isim, ekonomi Geçerli olan, yürürlükte bulunan para

  23. çürük para : isim Ayarı düşük on akçe, sağ para karşıtı

  24. demir para : isim Madenî para

  25. haram para : isim Yasa dışı yollardan kazanılan para"Bu paylardan başka para almazdı çünkü haram para almaktan çok sakınırdı." - Halikarnas Balıkçısı

  26. hazır para : isim, ekonomi Nakit, elde mevcut para, likit"Onunla temas ve münasebete girmektense hiçbir şey yapmamayı ve hazır paradan yemeyi tercih ediyorum." - Y. K. Karaosmanoğlu

  27. kâğıt para : isim Devlet bankası tarafından piyasaya çıkarılan değeri kâğıt üzerinde belirtilen para, banknot

  28. kara para : isim Yasa dışı yollardan sağlanan kazanç

  29. kırk para : isim Bir kuruş"Emine göğsünün altından çıkardığı rutubetli bir meşin çantanın orta gözünü açtı, hesapladı, kırk para çıkışmıyordu." - R. H. Karay

  30. madenî para : isim Altın, gümüş, bakır, bronz, alüminyum vb. maddelerin alaşımından yapılan para, demir para

  31. nakit para : isim Birikmiş, kullanılmaya hazır para, efektif

  32. on para : sıfat Çok az (para)

  33. sağlam para : isim, ekonomi Uluslararası para piyasasında kolaylıkla değiştirilebilen ve kuru devamlı koruyan veya yükselen para, sağ para

  34. sağ para : isim Sağlam para

  35. sıcak para : isim, ekonomi Piyasaya yeni giren nakit para

  36. taze para : isim, ekonomi İş gücünü güçlendirmek amacıyla farklı kaynaklardan sağlanan para

  37. temiz para : isim Kesintiden veya masraflardan sonra elde kalan para miktarı

  38. tutulmuş para : isim, ekonomi Kontrol altına alınmış para, bloke para

  39. ufak para : isim Bozuk para

  40. başlık parası : isim Bazı bölgelerde, evlenirken damadın kaynatasına ödemesi gereken para veya mal, başlık

  41. boyunduruk parası : isim Bir mahalleden veya köyden başka yere gelin götürülürken, kaynatanın, gelinin ayrıldığı yerin delikanlılarına verdiği bahşiş"On lira boyunduruk parası ayırmışsınız, bizim hiç kahrımız yok mu?" - M. Ş. Esendal

  42. ekmek parası : isim Geçimi sağlayan para veya kazanç"Heriflere yalnız ekmek parası değil gönüllerine göre de iş bulacaksın." - N. Hikmet

  43. hava parası : isim, ticaret Bir yeri kira ile tutabilmek için sahibine veya çoğunlukla içindeki kiracıya açıktan verilen para, peştamallık

  44. kahve parası : isim Bahşiş

  45. kan parası : isim, din b. (***) Diyet (I)

  46. kefen parası : isim Ölüm durumunda gerekli masrafların görülmesi için ayrılmış para

  47. palamar parası : isim, denizcilik Gemilerin bir iskeleye yanaşmak için ödedikleri para, palamar resmi

  48. uğur parası : isim Zenginlik ve iyilik getireceğine inanılarak birisinden alınan para

  49. yakıt parası : isim Binalarda ısınma giderleri için ödenen ücret

  50. yol parası : isim Yolculuk sırasında harcanmak için ayrılmış para

  51. para basmak : darphanede, basımevinde metali veya kâğıdı para durumuna getirmek"Çıkarken elini göğsüne sokup bir kese çıkardı, keseden alabildiği kadar para alıp delikten attı." - F. Otyam

  52. para bozmak : büyük parayı ufak paralarla değiştirmek"Çıkarken elini göğsüne sokup bir kese çıkardı, keseden alabildiği kadar para alıp delikten attı." - F. Otyam

  53. para çekmek : bir yere yatırılmış paradan bir bölümünü geri almak"Çıkarken elini göğsüne sokup bir kese çıkardı, keseden alabildiği kadar para alıp delikten attı." - F. Otyam

  54. para çıkarmak : para basmak"Çıkarken elini göğsüne sokup bir kese çıkardı, keseden alabildiği kadar para alıp delikten attı." - F. Otyam

  55. para çıkışmamak : para yetişmemek"Çıkarken elini göğsüne sokup bir kese çıkardı, keseden alabildiği kadar para alıp delikten attı." - F. Otyam

  56. para dökmek (veya akıtmak) : çok para harcamak"Çıkarken elini göğsüne sokup bir kese çıkardı, keseden alabildiği kadar para alıp delikten attı." - F. Otyam

  57. para dönmek : rüşvetle iş yapılmak"Çıkarken elini göğsüne sokup bir kese çıkardı, keseden alabildiği kadar para alıp delikten attı." - F. Otyam

  58. para etmek : değeri olmak"Çıkarken elini göğsüne sokup bir kese çıkardı, keseden alabildiği kadar para alıp delikten attı." - F. Otyam

  59. para etmemek : değeri pahasına satılamamak"Çıkarken elini göğsüne sokup bir kese çıkardı, keseden alabildiği kadar para alıp delikten attı." - F. Otyam

  60. para getirmek : kazanç sağlamak"Çıkarken elini göğsüne sokup bir kese çıkardı, keseden alabildiği kadar para alıp delikten attı." - F. Otyam

  61. para ile değil : çok ucuz"Çıkarken elini göğsüne sokup bir kese çıkardı, keseden alabildiği kadar para alıp delikten attı." - F. Otyam

  62. para ile değil, sıra ile : "herkes sırasını beklemek zorundadır" anlamında kullanılan bir söz"Çıkarken elini göğsüne sokup bir kese çıkardı, keseden alabildiği kadar para alıp delikten attı." - F. Otyam

  63. para kesmek : para basmak"Çıkarken elini göğsüne sokup bir kese çıkardı, keseden alabildiği kadar para alıp delikten attı." - F. Otyam

  64. para kırmak : çok kazanmak"Çıkarken elini göğsüne sokup bir kese çıkardı, keseden alabildiği kadar para alıp delikten attı." - F. Otyam

  65. para parayı çeker : "elde para bulunursa onunla yeni paralar kazanılır" anlamında kullanılan bir söz"Çıkarken elini göğsüne sokup bir kese çıkardı, keseden alabildiği kadar para alıp delikten attı." - F. Otyam

  66. para peşin, kırmızı meşin : "her işin karşılığı anında ödenmelidir" anlamında kullanılan bir söz"Çıkarken elini göğsüne sokup bir kese çıkardı, keseden alabildiği kadar para alıp delikten attı." - F. Otyam

  67. para saçmak : gereğinden çok para harcamak"Çıkarken elini göğsüne sokup bir kese çıkardı, keseden alabildiği kadar para alıp delikten attı." - F. Otyam

  68. para saymak : ödemek"Çıkarken elini göğsüne sokup bir kese çıkardı, keseden alabildiği kadar para alıp delikten attı." - F. Otyam

  69. para sızdırmak (veya koparmak) : zorlayarak veya kandırarak birinden para almak"Çıkarken elini göğsüne sokup bir kese çıkardı, keseden alabildiği kadar para alıp delikten attı." - F. Otyam

  70. para tutmak : para biriktirmek"Çıkarken elini göğsüne sokup bir kese çıkardı, keseden alabildiği kadar para alıp delikten attı." - F. Otyam

  71. para yapmak : para kazanıp biriktirmek"Çıkarken elini göğsüne sokup bir kese çıkardı, keseden alabildiği kadar para alıp delikten attı." - F. Otyam

  72. para yatırmak : gerektiğinde almak üzere bir yere para vermek"Çıkarken elini göğsüne sokup bir kese çıkardı, keseden alabildiği kadar para alıp delikten attı." - F. Otyam

  73. para yedirmek : gereksiz olarak başkasına çok para harcamak"Çıkarken elini göğsüne sokup bir kese çıkardı, keseden alabildiği kadar para alıp delikten attı." - F. Otyam

  74. para yemek : gereksiz olarak çok para harcamak"Çıkarken elini göğsüne sokup bir kese çıkardı, keseden alabildiği kadar para alıp delikten attı." - F. Otyam

  75. paradan çıkmak : para harcamak zorunda kalmak"Çıkarken elini göğsüne sokup bir kese çıkardı, keseden alabildiği kadar para alıp delikten attı." - F. Otyam

  76. paranın üstü : satın alınan şeyin tutarından artan para"Çıkarken elini göğsüne sokup bir kese çıkardı, keseden alabildiği kadar para alıp delikten attı." - F. Otyam

  77. paranın yüzü sıcaktır : paranın çekiciliğini ve geri çevrilemeyeceğini anlatan bir söz"Çıkarken elini göğsüne sokup bir kese çıkardı, keseden alabildiği kadar para alıp delikten attı." - F. Otyam

  78. parasını çıkarmak : anaparayı kurtarmak, masrafını çıkarmak"Çıkarken elini göğsüne sokup bir kese çıkardı, keseden alabildiği kadar para alıp delikten attı." - F. Otyam

  79. parasını sokağa atmak : değeri olmayan bir mala para vermek"Çıkarken elini göğsüne sokup bir kese çıkardı, keseden alabildiği kadar para alıp delikten attı." - F. Otyam

  80. parasıyla rezil olmak : para vererek yaptırdığı bir şey iyi çıkmamak, parasının karşılığını alamamak"Çıkarken elini göğsüne sokup bir kese çıkardı, keseden alabildiği kadar para alıp delikten attı." - F. Otyam

  81. paraya çevirmek : herhangi bir şeyi para ile değiştirmek"Çıkarken elini göğsüne sokup bir kese çıkardı, keseden alabildiği kadar para alıp delikten attı." - F. Otyam

  82. paraya kıymak : gereken yerde para harcamaktan kaçınmamak"Çıkarken elini göğsüne sokup bir kese çıkardı, keseden alabildiği kadar para alıp delikten attı." - F. Otyam

  83. paraya para (veya pul) dememek : çok para kazanır olmak"Çıkarken elini göğsüne sokup bir kese çıkardı, keseden alabildiği kadar para alıp delikten attı." - F. Otyam

  84. paraya sıkışmak : parasız kalmak, para sıkıntısı içinde olmak"Çıkarken elini göğsüne sokup bir kese çıkardı, keseden alabildiği kadar para alıp delikten attı." - F. Otyam

  85. parayı araya değil, paraya vermeli : "parayı gerekli yere harcamalı" anlamında kullanılan bir söz"Çıkarken elini göğsüne sokup bir kese çıkardı, keseden alabildiği kadar para alıp delikten attı." - F. Otyam

  86. parayı basmak (veya bastırmak) : para vermek"Çıkarken elini göğsüne sokup bir kese çıkardı, keseden alabildiği kadar para alıp delikten attı." - F. Otyam

  87. parayı denize atmak : parayı boşuna harcamak, israf etmek"Çıkarken elini göğsüne sokup bir kese çıkardı, keseden alabildiği kadar para alıp delikten attı." - F. Otyam

  88. parayı veren düdüğü çalar : "karşılığını ödediğinde insan istediğini elde edebilir" anlamında kullanılan bir söz"Çıkarken elini göğsüne sokup bir kese çıkardı, keseden alabildiği kadar para alıp delikten attı." - F. Otyam


Harf Analizi

  1. - Ünlü harf (2 tane) : a
  2. - Ünsüz harf (2 tane) : p,r
  3. - Kalın Ünlüler : (1 tane) : a
  4. - Sert Ünsüz : (1) : p
  5. - Yumuşak Ünsüzler : ( 1) : r

Yeni Bir Kelime Öğren?

  • Tired out
  • Tone down
  • Soothe
  • Unsteel
  • Emaciated
  • Hoarse
  • Docility
  • Bunaklık
  • Croaky
  • Wornout

anlami-nedir.com'u Türkçe dil araçları sunan bir sözlüktür, yakın zamanda sadece anlamlar değil türkçe ingilizce sözlük, akademik aramalar ve birçok edebi araç ile karşınıza çıkacaktır.

anlami-nedir.com içeriklerini öncelikle TDK'dan sonra ise editörlerin kontrolünden geçirerek sizlere sunmaktadır, eğer bir hatalı kısım gördüyseniz lütfen iletişim'e geçiniz

Sizde Türkçemize katkıda bulunmak ve bilinmiyenleri aktarmak isterseniz editör olup paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Yunus Emre : "Biriktirdiğin değil, paylaştığın senindir"

Takip edin

Sitemap Yasal Konular İletişim Hakkında İndeksler Son Eklenenler Kelime Sayacı