-
kendi adına : zarf Yalnız kendi için, kendi hesabına
-
kendi başına : zarf Kimseye sormadan
-
kendi hâlinde : sıfat Hiçbir şeye karışmayan, sessiz
-
kendigelen : sıfat Umulmadık bir zamanda gelen ve gelişinden sevinç duyulan (kimse veya şey)
-
kendi kendine : zarf Kimseye danışmaksızın"Oyunculuk sanatının inceliklerini ya ustalarından öğrenip ya da kendi kendine arayıp bularak sonradan edinmişti." - H. Taner
-
kendi payına : zarf Kendi adına, kendine göre"Kendi payıma aşkı bilmeyen, tanımayan insandan korkarım." - N. Cumalı
-
kendine has : sıfat Kendine özgü
-
kendine mahsus : sıfat Kendine özgü"Edebiyatın da kendine mahsus adabı var." - O. V. Kanık
-
kendine özgü : sıfat Bir kimse veya şeye özgü olan, kendine mahsus, kendine has
-
kendi ağzıyla tutulmak : suçu, yalanı veya iddiasının yanlışlığı kendi sözüyle ortaya çıkmak"Ankara Palas'ta kendisine dörtte üç oranında indirim yapılırdı." - Ç. Altan
-
kendi âlemine dalmak : çevre ile ilgisini kesip iç dünyasına kapanmak"Ankara Palas'ta kendisine dörtte üç oranında indirim yapılırdı." - Ç. Altan
-
kendi ayağı ile gelmek : kendi isteğiyle gelmek"Ankara Palas'ta kendisine dörtte üç oranında indirim yapılırdı." - Ç. Altan
-
kendi derdine düşmek : kendi sorunu sebebiyle başka şeyle ilgilenememek"Ankara Palas'ta kendisine dörtte üç oranında indirim yapılırdı." - Ç. Altan
-
kendi düşen ağlamaz : "kendi zararına kendisi neden olanın yakınmaya hakkı olmaz" anlamında kullanılan bir söz"Ankara Palas'ta kendisine dörtte üç oranında indirim yapılırdı." - Ç. Altan
-
kendi göbeğini kendi kesmek : gereksinim duyduğu yardım, başkalarınca esirgendiğinde işini kendi görmek"Ankara Palas'ta kendisine dörtte üç oranında indirim yapılırdı." - Ç. Altan
-
kendi gölgesinden korkmak : çok korkak olmak, bir sakınca söz konusu olmayan işlere girişmekten bile korkmak"Ankara Palas'ta kendisine dörtte üç oranında indirim yapılırdı." - Ç. Altan