-
dış kapı : isim Binayı sokaktan ayıran giriş kapısı"İki yanı ağaçlı yol ta dış kapıya kadar uzayıp gidiyordu." - M. C. Kuntay
-
demir kapı : isim Irmaklarda gemilerin geçmesine engel olan kayalık yer
-
ekmek kapısı : isim Geçim sağlayan iş yeri"Banka tıkır tıkır işlemekte, üstelik kasabanın yeni yetmelerine ekmek kapısı olmaktadır." - T. Buğra
-
yağlı kapı : isim Çalıştırdığı kişiye bol para, yiyecek, eşya veren aile, kuruluş vb"İşte bize de böyle bir yağlı kapı lazımdır." - H. R. Gürpınar
-
sokak kapısı : isim Evin sokağa açılan kapısı"Sokak kapısının usulcacık açıldığını duydum." - R. H. Karay
-
kapı perdesi : isim Rüzgâr ve soğuktan korunmak için kalın kumaştan veya deriden yapılmış örtü, perde"Ahşap evlerde ne yapılsa ısıtmak, hayatta rüzgâr cereyanlarından korumak mümkün olmadığından odalara kapı perdeleri asılırdı." - R. H. Karay
-
kapıaltı : isim Mahkûmların hapishaneye girerken çırılçıplak arandıkları yer"Onlarla ahbaplıkta direnirse iş kolaydı; kapıaltına çekilir, güzel bir sıkıdan geçirilirdi." - K. Korcan
-
kapıkule : isim, mimarlık Eski kale ve saraylarda iki yanında korunma kuleleri bulunan anıtsal kapı
-
kapı ağzı : isim Kapının hemen yanı
-
kapı çuhadarı : isim, tarih Osmanlı devlet teşkilatında ayak işlerinde, özellikle postacılık görevinde kullanılan kimse
-
kapı duvar : isim Ses seda çıkmaması durumu
-
kapı halkı : isim, tarih Sadrazam, vezir, eyalet valileri, beylerbeyleri vb. devlet büyükleri yanında hizmet gören kimselere verilen genel ad
-
kapı kâhyası : isim, tarih Kapı kethüdası
-
kapı kapamaca : zarf Tamamıyla, toptan, hep birden"Onlar kapı kapamaca kaçıktır." - Ö. Seyfettin
-
kapı karşı komşu : isim Kapı komşu
-
kapı kethüdası : isim, tarih Osmanlı egemenliği altındaki beyliklerin, yabancı devletlerin, eyalet valilerinin, vezir ve beylerbeylerinin devletle ilgili işlerine bakan görevli, kapı kâhyası
-
kapı kolu : isim Kapıyı açmaya veya kapamaya yarayan, genellikle metalden yapılmış nesne
-
kapı komşu : isim Apartmanda aynı katta, sokakta karşı veya yan tarafta bulunan komşu, kapı karşı komşu
-
kapı kulu : isim, tarih Osmanlılarda, devletten ödenek alan, sürekli görev yapan atlı ve yaya askerlerden oluşan teşkilat"Sonra redingot devri geldi ve redingot içinden yarı uşak, yarı kapı kulu, riyakâr, adi bir nesil türedi." - Y. K. Karaosmanoğlu
-
kapı mandalı : isim Kapının kapalı tutulmasına yarayan demir veya tahtadan araç"Kapısının mandalı şık, şık, şık etti; dışarının serin ve ıslak havası yüzüne çarptı." - C. Uçuk
-
kapı oğlanı : isim, tarih Kapı çuhadarı yamağı
-
kapı tokmağı : isim Kapıyı çalmakta kullanılan metal parça
-
kapı yoldaşı : isim Aynı yerde ve görevde çalışanlardan her biri"Mahpeyker kalfa isminde bir kapı yoldaşı vardır ki Kıztaşı taraflarında otururdu." - R. N. Güntekin
-
ara kapı : isim İki yapı veya oda arasında geçişi kolaylaştırmak için açılan kapı
-
çakma kapı : isim Genellikle iki kuşak üzerine tahtaların çivi ile tutturulması yöntemiyle yapılan basit kapı
-
çarpma kapı : isim Özel menteşesi yardımı ile içe ve dışa doğru açılabilen, tek veya çift kanatlı kapı türü
-
çat kapı : zarf Beklenmedik bir zamanda kapıyı çalarak
-
çekme kapı : isim İp veya başka malzemelerle çekilerek açılıp kapanan bir kapı türü"Demir çekme kapının yedek anahtarını ona armağan edip usulca cebine soktu." - L. Tekin
-
çelik kapı : isim Genellikle çerçevesi ve içi çelikten, dış yüzeyi ahşaptan yapılan kapı
-
çift kapı : isim Üst üste kapanan veya birbirine vidalanarak kullanılan, yalıtma özelliği çok, iki katlı kapı
-
döner kapı : isim Üç veya dört kanatlı, düşey ekseni çevresinde dönerek geçiş sağlayan kapı
-
sağır kapı : isim Ses geçirmez bir biçimde yapılmış kapı
-
taç kapı : isim, mimarlık Büyük bir yapının görkemli biçimde süslenmiş girişi
-
topal kapı : isim, mimarlık Kanatlarından birinin yerinde, altında duvar üstünde pencere olan kapı
-
yavru kapı : isim Kuzu kapısı
-
adalet kapısı : isim Hak ve hukukun aranacağı yer"Memlekette bir mahkeme, bir adalet kapısı var." - Y. K. Karaosmanoğlu
-
çıkış kapısı : isim Yapılarda dışarı çıkmayı sağlayan kapı
-
devlet kapısı : isim Devletin kurum ve kuruluşları"Artık refahlarını devlet kapıları dışında aramaya heves ettikleri zamanlardı." - A. Ş. Hisar
-
el kapısı : isim Geçimi sağlamak için çalışılan yer
-
geçim kapısı : isim Yaşamak için gereken kazancın sağlandığı iş yeri
-
giriş kapısı : isim Yapılarda içeri girmek için kullanılan kapı"O anda giriş kapısında bulunan adamların okkalı küfürleri, şiddetli şaplaklarla ansızın kesiliyor ve acı feryatlarına karışıyordu." - İ. O. Anar
-
gümrük kapısı : isim Yurt dışına gidiş veya yurt dışından dönüş sırasında gümrük işlemlerinin yapıldığı yer, sınır kapısı
-
hacet kapısı : isim Dua etmek veya dilekte bulunmak için gidilen türbe, mezar vb., hacet penceresi
-
hükûmet kapısı : isim Devlet dairesi
-
kısmet kapısı : isim Gelir sağlayan yer
-
kuzu kapısı : isim Büyük bir kapının içinde veya yanında bulunan küçük kapı, kuzuluk, kuzuluk kapısı, yavru kapı
-
kuzuluk kapısı : isim Kuzu kapısı
-
mahkeme kapısı : isim Mahkeme"Yıllarca mahkeme kapılarında süründü."
-
masraf kapısı : isim Para harcamayı gerektiren bir iş"Şampiyon olunca takım şımardı, ille dış seyahat diye tutturuyor, hadi sana yeni masraf kapısı." - H. Taner
-
mide kapısı : isim, anatomi Midenin onikiparmak bağırsağına açılan alt ucu
-
nizamiye kapısı : isim, askerlik Kışla ve garnizonlarda giriş kapısı
-
paşa kapısı : isim Hükûmet konağı
-
serasker kapısı : isim, tarih Seraskerin resmî görev yeri
-
servis kapısı : isim Otel, büyük ev veya apartmanlarda hizmetlilerin ve satıcıların kullandığı ayrı kapı
-
sınır kapısı : isim Gümrük kapısı
-
şeyhülislam kapısı : isim Şeyhülislamların görev yaptığı daire, fetvahane
-
umut kapısı : isim İstenilen, arzu edilen bir şeyin gerçekleşmesi beklentisiyle özlenen durum, ümit kapısı
-
ümit kapısı : isim Umut kapısı"Hiçbir çıkar yol görmez, hiçbir ümit kapısı bulmaz, her zaman şikâyetlerinden bahseder." - A. Ş. Hisar
-
kapı açmak : bir şeyin sözünü etmek veya bir işe başlamak"Çıtalarla yapılma telli bir kapı koymuşlardı ortasına." - C. Uçuk
-
kapı almak (veya yapmak) : tavla oyununda bir haneye üst üste iki pul getirmek ve o hanenin karşı oyuncu tarafından kullanılmasını engellemek"Çıtalarla yapılma telli bir kapı koymuşlardı ortasına." - C. Uçuk
-
kapı aralamak : bir konuya giriş yapmak, karşısındakini hazırlamak"Çıtalarla yapılma telli bir kapı koymuşlardı ortasına." - C. Uçuk
-
kapı aramak : ev ziyareti yapmak istemek"Çıtalarla yapılma telli bir kapı koymuşlardı ortasına." - C. Uçuk
-
kapı baca açık (olmak) : korunmaya alınmamış (olmak)"Çıtalarla yapılma telli bir kapı koymuşlardı ortasına." - C. Uçuk
-
kapı dışarı etmek (veya atmak) : kovmak, dışarı atmak"Çıtalarla yapılma telli bir kapı koymuşlardı ortasına." - C. Uçuk
-
kapı gibi : iri vücutlu (kimse)"Çıtalarla yapılma telli bir kapı koymuşlardı ortasına." - C. Uçuk
-
kapı kadar : çok enli ve uzun olan"Çıtalarla yapılma telli bir kapı koymuşlardı ortasına." - C. Uçuk
-
kapı kapı aramak : her yeri aramak"Çıtalarla yapılma telli bir kapı koymuşlardı ortasına." - C. Uçuk
-
kapı yapmak : bir şey istemek veya söylemek için karşısındakini önceden başka sözlerle hazırlamak"Çıtalarla yapılma telli bir kapı koymuşlardı ortasına." - C. Uçuk
-
kapıda kalmak : içeri girememek"Çıtalarla yapılma telli bir kapı koymuşlardı ortasına." - C. Uçuk
-
kapıdan çevirmek : geri döndürmek, kabul etmemek"Çıtalarla yapılma telli bir kapı koymuşlardı ortasına." - C. Uçuk
-
kapıdan kovsan bacadan düşer (veya girer) : yüzsüz, arsız kimseler için söylenen bir söz"Çıtalarla yapılma telli bir kapı koymuşlardı ortasına." - C. Uçuk
-
kapılar yüzüne (veya üzerine veya üstüne) kapanmak : istenilen şeye ulaşma imkânı verilmemek"Çıtalarla yapılma telli bir kapı koymuşlardı ortasına." - C. Uçuk
-
kapısına kilit vurmak : girilip çıkılmasını önlemek için bir yeri kapamak"Çıtalarla yapılma telli bir kapı koymuşlardı ortasına." - C. Uçuk
-
kapısını çalmak : birine başvurmak"Çıtalarla yapılma telli bir kapı koymuşlardı ortasına." - C. Uçuk
-
kapıya dayanmak : gelip çatmak"Çıtalarla yapılma telli bir kapı koymuşlardı ortasına." - C. Uçuk
-
kapıyı açmak : bir işe veya bir konuya öncelikli olarak başlamak"Çıtalarla yapılma telli bir kapı koymuşlardı ortasına." - C. Uçuk
-
kapıyı büyük açmak : çok masraflı bir işe girişmek veya hesapsız harcamak"Çıtalarla yapılma telli bir kapı koymuşlardı ortasına." - C. Uçuk
-
kapıyı göstermek : kovmak, uzaklaştırmak"Çıtalarla yapılma telli bir kapı koymuşlardı ortasına." - C. Uçuk