-
herhangi : sıfat Belli olmayan, özellikleri iyice bilinmeyen, rastgele
-
her bir : sıfat Sayılabilen şeylerin ayrı ayrı hepsi, beher (I)
-
her gün : zarf Süreklice, sürekli olarak
-
her zaman : zarf Ara vermeden, sürekli, daima, sık sık"Böyle yerlerde bulunmak bana her zaman saçma sözler dinlemek kadar azap verir." - A. Ş. Hisar
-
hercai : sıfat Hiçbir şeyde kararlı olmayan veya konudan konuya geçiveren (kimse), yeltek, gelgeç
-
herhâlde : zarf Büyük bir ihtimalle"Bir yerde köfte filan kızartılıyordu herhâlde." - O. V. Kanık
-
herkes : zamir İnsanların bütünü, cümle âlem"Neylersin ölüm herkesin başında / Uyudun uyanmadın olacak" - C. S. Tarancı
-
her biri : zamir Ayrı ayrı hepsi"Şu dünyada her birimiz alnımızın teriyle ekmeğimizi çıkarmak zorundayız." - Halikarnas Balıkçısı
-
her daim : zarf Her zaman, daima"Her daim ondan her türlü fedakârlıklar bekliyordu." - S. F. Abasıyanık
-
her dem : zarf Her zaman
-
her hâlde : zarf Kesinlikle"Her hâlde gelmelisiniz."
-
her hâlükârda : zarf Kesinlikle, her koşulda"Her hâlükârda metreslik, iyilerin yeknesak tamlığından uzaklaşmak için iyi bir başlangıçtı." - E. Şafak
-
her yerdelik : isim, felsefe Tanrı'nın her yerde ve her zaman bulunduğuna inanan din ve fizikötesi görüş
-
her ağacın meyvesi olmaz : "dışarıdan verimli gibi görünen herkes verimli olmaz" anlamında kullanılan bir söz"Bir hafta, her gece çalışmak suretiyle hikâyesini bitirdi." - H. E. Adıvar
-
her ağaçtan kaşık olmaz : "özelliği olan bir iş için sıradan birisi kullanılamaz" anlamında kullanılan bir söz"Bir hafta, her gece çalışmak suretiyle hikâyesini bitirdi." - H. E. Adıvar
-
her aşın kaşığı olmak : her şeye karışmak, her şeye burnunu sokmak"Bir hafta, her gece çalışmak suretiyle hikâyesini bitirdi." - H. E. Adıvar
-
her boyaya girip çıkmak : çeşitli işlerde kısa süre de olsa çalışmış olmak"Bir hafta, her gece çalışmak suretiyle hikâyesini bitirdi." - H. E. Adıvar
-
her boyayı boyadı, bir fıstıki yeşil (mi) kaldı? : yapılması gereken bir şey varken, önemsiz, zorunlu olmayan şeylerle ilgilenildiğinde söylenen bir söz"Bir hafta, her gece çalışmak suretiyle hikâyesini bitirdi." - H. E. Adıvar
-
her çiçek koklanmaz : "her güzelle ilişki kurmak doğru değildir" anlamında kullanılan bir söz"Bir hafta, her gece çalışmak suretiyle hikâyesini bitirdi." - H. E. Adıvar
-
her çok azdan olur : "çoğu elde etmek için azları biriktirmek gerekir" anlamında kullanılan bir söz"Bir hafta, her gece çalışmak suretiyle hikâyesini bitirdi." - H. E. Adıvar
-
her dağın derdi kendine göre : "herkesin kendi durumuna bağlı olarak sorunları vardır" anlamında kullanılan bir söz"Bir hafta, her gece çalışmak suretiyle hikâyesini bitirdi." - H. E. Adıvar
-
her deliğe elini sokma, ya yılan çıkar ya çıyan : "sonunu düşünmeden sana zararı dokunma olasılığı bulunan davranışlarda bulunma" anlamında kullanılan bir söz"Bir hafta, her gece çalışmak suretiyle hikâyesini bitirdi." - H. E. Adıvar
-
her derde deva olmak : birçok şeye çare olmak"Bir hafta, her gece çalışmak suretiyle hikâyesini bitirdi." - H. E. Adıvar
-
her düşüş bir öğreniş : "kişi her yanlış davranışının acı sonucundan bir ders almalıdır" anlamında kullanılan bir söz"Bir hafta, her gece çalışmak suretiyle hikâyesini bitirdi." - H. E. Adıvar
-
her gördüğü sakallıyı babası sanmak : görünüşe aldanmak"Bir hafta, her gece çalışmak suretiyle hikâyesini bitirdi." - H. E. Adıvar
-
her gün baklava börek yense bıkılır : "hep aynı şeyle uğraşmak insana bıkkınlık verir" anlamında kullanılan bir söz"Bir hafta, her gece çalışmak suretiyle hikâyesini bitirdi." - H. E. Adıvar
-
her horoz kendi çöplüğünde öter : "herkes ancak kendi çevresinde bir değer taşır ve sözünü orada geçirebilir" anlamında kullanılan bir söz"Bir hafta, her gece çalışmak suretiyle hikâyesini bitirdi." - H. E. Adıvar
-
her ihtimale karşı : her türlü olasılığı düşünerek"Bir hafta, her gece çalışmak suretiyle hikâyesini bitirdi." - H. E. Adıvar
-
her işin (veya şeyin) başı sağlık : "insanın yapacağı her şey vücut sağlığına bağlıdır" anlamında kullanılan bir söz"Bir hafta, her gece çalışmak suretiyle hikâyesini bitirdi." - H. E. Adıvar
-
her işte bir hayır vardır : "kişi, kötümserliğe kapılmamak için olup biten her işi hayra yormalıdır" anlamında kullanılan bir söz"Bir hafta, her gece çalışmak suretiyle hikâyesini bitirdi." - H. E. Adıvar
-
her kafadan bir ses çıkmak : bir konu üzerinde herkes rastgele konuşmak"Bir hafta, her gece çalışmak suretiyle hikâyesini bitirdi." - H. E. Adıvar
-
her kaşığın kısmeti bir olmaz : "herkesin talihi, kazancı bir değildir" anlamında kullanılan bir söz"Bir hafta, her gece çalışmak suretiyle hikâyesini bitirdi." - H. E. Adıvar
-
her koyun kendi bacağından asılır : "herkes kendi davranışlarından sorumludur, herkes hatasının cezasını kendisi çeker" anlamında kullanılan bir söz"Bir hafta, her gece çalışmak suretiyle hikâyesini bitirdi." - H. E. Adıvar
-
her kuşun eti yenmez : "herkes zorbalığa boyun eğmez, buna karşı gelecekler de çıkar" anlamında kullanılan bir söz"Bir hafta, her gece çalışmak suretiyle hikâyesini bitirdi." - H. E. Adıvar
-
her lafın altından kalkmak : genellikle yerme veya hakaret sözlerinin altında kalmayıp cevap verebilmek"Bir hafta, her gece çalışmak suretiyle hikâyesini bitirdi." - H. E. Adıvar
-
her sakaldan bir tel çekseler köseye sakal olur : "herkes biraz fedakârlık etse bir yoksul perişanlıktan kurtulur" anlamında kullanılan bir söz"Bir hafta, her gece çalışmak suretiyle hikâyesini bitirdi." - H. E. Adıvar
-
her şeyin vakti var, horoz bile vaktinde öter : "her şey zamanında yapılmalıdır" anlamında kullanılan bir söz"Bir hafta, her gece çalışmak suretiyle hikâyesini bitirdi." - H. E. Adıvar
-
her ne pahasına olursa olsun : ne pahasına olursa olsun"Bir hafta, her gece çalışmak suretiyle hikâyesini bitirdi." - H. E. Adıvar
-
her şeyin yenisi, dostun eskisi : "dostluk eskidikçe güç ve değer kazanır" anlamında kullanılan bir söz"Bir hafta, her gece çalışmak suretiyle hikâyesini bitirdi." - H. E. Adıvar
-
her şeyin yokluğu yokluktur : "insana gerekli olan şey küçük ve değersiz de olsa yokluğunda kendini belli eder" anlamında kullanılan bir söz"Bir hafta, her gece çalışmak suretiyle hikâyesini bitirdi." - H. E. Adıvar
-
her tarakta bezi olmak : birçok işi veya ilişkisi olmak"Bir hafta, her gece çalışmak suretiyle hikâyesini bitirdi." - H. E. Adıvar
-
her taş baş yarmaz : "korkulan her şey tehlikeli değildir" anlamında kullanılan bir söz"Bir hafta, her gece çalışmak suretiyle hikâyesini bitirdi." - H. E. Adıvar
-
her telden çalmak : her çeşit işi yapabilir durumda olmak"Bir hafta, her gece çalışmak suretiyle hikâyesini bitirdi." - H. E. Adıvar
-
her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır : "herkesin kendine özgü bir çalışma yöntemi, bir iş yapma biçimi vardır" anlamında kullanılan bir söz"Bir hafta, her gece çalışmak suretiyle hikâyesini bitirdi." - H. E. Adıvar
-
her yiğidin gönlünde bir aslan yatar : "herkesin kendine göre büyük bir emeli vardır" anlamında kullanılan bir söz"Bir hafta, her gece çalışmak suretiyle hikâyesini bitirdi." - H. E. Adıvar
-
her yokuşun bir inişi, her inişin bir yokuşu vardır : "hayat boyunca yükselme, düşme vb. durumlar birbirinin ardından gelebilir" anlamında kullanılan bir söz"Bir hafta, her gece çalışmak suretiyle hikâyesini bitirdi." - H. E. Adıvar
-
her zaman eşek ölmez, on köfte on paraya olmaz : "istenilen şeyi kolayca elde etme imkânı ortaya çıkınca fırsat kaçırılmamalıdır" anlamında kullanılan bir söz"Bir hafta, her gece çalışmak suretiyle hikâyesini bitirdi." - H. E. Adıvar
-
her zaman gemicinin istediği rüzgâr esmez : "olaylar herkesin istediği biçimde meydana gelmez" anlamında kullanılan bir söz"Bir hafta, her gece çalışmak suretiyle hikâyesini bitirdi." - H. E. Adıvar
-
her ziyan bir öğüttür : "kişi, uğradığı her zarardan bir ders alır" anlamında kullanılan bir söz"Bir hafta, her gece çalışmak suretiyle hikâyesini bitirdi." - H. E. Adıvar