- şikâyet etmek
birinin yaptığı yanlış bir iş veya davranışı ilgili makama veya daha üst makamdakine bildirmek"Vali ne yapsa hâkim onu imzalar ve hiçbir şikâyet mevzusu duyulmazmış." - A. Ş. Hisar
- inlemek
nsz Acı, üzüntü belirten kesik sesler çıkarmak, inildemek"O, inledikçe benim de yüreğim sızlıyor, sıkıntıdan damarlarımı saran yağ eriyor." - E. İ. Benice
- ağlamak
nsz Üzüntü, acı, sevinç, pişmanlık vb.nin etkisiyle gözyaşı dökmek"Annemi ölmüş gördüm rüyamda / Ağlayarak uyanmışım" - O. V. Kanık
- sızlanmak
nsz Kendine yapılan bir haksızlığı, kendisini tedirgin eden bir durumu, çare bulması veya sadece sıkıntısına ortak olması için karşısındakine anlatmak, yakınmak, şikâyet etmek, şekva etmek, tazallüm etmek"Yandaki evin gelini geceleri sabahlara kadar, sabahtan da akşama kadar sızlanıyordu." - A. Kutlu
- yaygara
isim Gereksiz olarak yüksek sesle bağırıp çağırma"Cıyak cıyak bir dudu yaygarası, herkesi yerinden sıçrattı." - S. M. Alus
- bağırmak
nsz İnsan yüksek ve gür ses çıkarmak"Yaşasın hürriyet diye bağırsa ismi tarihe geçecekti." - Ö. Seyfettin
- dırlanmak
nsz Herkesi tedirgin edecek, bezdirecek biçimde söylenmek"Kapısını vurmalı, o zaman uyanır açar diye başlayarak bir hayli dırlandı." - A. Ş. Hisar
- yaygara.
- yaygara etmek
- ağlamsamak
- sızlanmak, yakınmak, durmadan konuşmak, kafa şişirmek