- canını acıtmak
birine acı vermek
- bükmek
-i Sertçe çevirmek, kıvırmak"Bu kez onu sürmeden olduğu yerde büküp altına aldı." - S. Birsel
- incitmek
-i İncinmesine yol açmak"Sol ayağımı geçen gün biraz incitmiştim." - A. Gündüz
- koparmak
-i Kopmasını sağlamak, kopmasına yol açmak"O koskoca lenduha gibi gövdenle ipi koparırsın da başımıza iş çıkarırsın!" - O. C. Kaygılı
- sıkmak
-i Çevresine sarılarak veya bir şey sararak çepeçevre basınç altına almak"Yalnız kalan kadın titriyor, hıçkırarak kucağındaki yavrusunu sıkıyor." - Ö. Seyfettin
- çarpıtmak
-i Çarpık duruma getirmek"Sağ gözünü şakağa doğru gerip çarpıtarak korkunç bir şekle sokmuştur." - R. N. Güntekin
- burmak
-i Bir şeyi iki ucundan tutup ekseni etrafında ters yönlere çevirerek bükmek"Bazı sıkı zamanlarda öyle olur ki sırtımdan çıkan gömleği elimde burup sıktığım zaman, tekneden çıkmış çamaşır gibi zırıl zırıl su akar." - R. N. Güntekin
- sıkıstırmak
- buruş
- ellerini oğuşturmak
- zora getirmek
- çok üzmek
- burmak, bükmek, sıkmak, sıkıp suyunu çıkarmak
- burup sıkmak
- sıkmak.
- zorla söküp çıkarmak veya almak