- sallanmak
nsz Bağlı bulunduğu yerde gevşek duruma gelip yerinden oynamak, kımıldamak"Dişi sallanıyor."
- yalpalama
isim Yalpalamak işi"Ruh muvazenesi yalpalamaya başlayınca nesil ahengi kaybolmaya yüz tutar ve şimdiki manzara doğar." - N. F. Kısakürek
- kıvranmak
nsz Ağrı, sancı gibi bedensel veya korku, heyecan gibi ruhsal nedenlerle vücut eğilip bükülmek"Hasta, yorganın altında biraz kıvranarak devam etti." - P. Safa
- çalkanma
isim Çalkanmak işi"Mehtap âlemiyle bütün Boğaziçi'nin çalkanmasına rağmen bu gecenin bir saz gecesi olacağını mutlaka herkes işitmiş olamazdı." - A. Ş. Hisar
- solucan gibi kıvrılmak
- bir yandan bir yana sallanma
- solucan gibi kıvrılmak, kıpır kıpır etmek, kıpır kıpır oynatmak, rahatsız etmek, keyfini kaçırmak
- çalkanma.