- zeval bulmak
bozulup yok olmak, çökmek
- kaybolmak
nsz Yitmek"Kız kaybolduktan sonra aklına geldi babası olduğu." - A. Ümit
- bozmak
-i Bir şeyi kendisinden beklenilen işi yapamayacak duruma getirmek"Bu iki radyo istasyonu birbirini bozuyor."
- bozulmak
nsz Bozma işine konu olmak"Pazarlık bozulur, nişan bozulur, makine bozulur, mal bozulur." - B. Felek
- çürütmek
-i Çürümesine sebep olmak"Karına söyle, boğadayı çok sert yapmasın, çamaşırları çürütür." - H. R. Gürpınar
- kurutmak
-i Suyunu ve ıslaklığını giderip kuru duruma getirmek"Gözyaşlarını kurut, dedi, bilirsin ki kader değişmez." - C. Meriç
- utandırmak
-i Utanmasına yol açmak, utanacak bir duruma düşürmek, mahcup etmek"Muallâ Hanım'a o zamana kadar beni çok utandıran bir sual sormakta mahzur görmedim." - P. Safa
- çürümek
nsz Genellikle mikroorganizmaların etkisiyle, kimyasal değişikliğe uğrayarak bozulup dağılmak"Sen toprakta çürürsün canım kardeşim / Ben ayakta" - B. R. Eyuboğlu
- solmak
nsz Rengini yitirmek, rengi uçmak"Sen, yüzü beyaz güller gibi solan / Adın ve senin?" - T. Oflazoğlu
- kurumak
nsz Islaklığını, nemini yitirerek kuru duruma gelmek"Çıplak dallarda henüz kuruyamayan su damlaları parlak, mavi birer boncuk gibi parlıyordu." - H. E. Adıvar
- soldurmak
-i Solmasına sebep olmak"Güneş, boyaları soldurdu."
- kavurmak
-i Bir şeyi bir kabın içinde kendisinden başka bir malzeme koymadan pişirmek"Madenden bir kap içine bunları koyup kavuracağız." - S. Birsel
- sararıp solmak
giderek daha çok solmak"Sigaradan sararmış dişleriyle dolgun dudaklarını kemiriyor." - A. Ümit
- solmak, kurumak, soldurmak, kurutmak, sönmek, yok olmak, utandırmak, susturmak
- susturmak. withering solan
- utandıran
- utandıran.