- göz kırpmak
göz kapağını kapayıp açmak
- an
isim Zamanın bölünemeyecek kadar kısa olan parçası, lahza, dakika"Zira göçebelerin hayatı her an yardımlaşmalarını gerektirir." - C. Meriç
- an
isim İki tarla arasındaki sınır
- an
isim Zihin"An bulanıklığı. An yorgunluğu."
- lahza
isim Zamanın bölünemeyecek kadar kısa bir parçası, an"Top gürleyip oruç bozulan lahzadan beri / Bir nurlu neşe kapladı kerpiçten evleri" - Y. K. Beyatlı
- pırıldamak
nsz Işık saçmak, ışıldamak"Yaklaşmış pırıldayan şeye. Bir de ne görsün? Böyle ışıl ışıl ışıldayan bir kuş kanadıymış." - N. Hikmet
- parıldamak
nsz Işık saçmak, parlamak"Suların kenarında Sarayburnu içli, hisli ve sırlı bir nur içinde parıldar." - A. Ş. Hisar
- kaş göz etmek
kaş ve göz işaretleriyle bir şey anlatmaya çalışmak"Alnında boncuk boncuk terler birikmişti, kaşlarının üstüne doğru sızıyordu." - M. Yesari
- kestirmek
-i Kesme işini yaptırmak"Köyde kefenlik bez olmadığı için Selim sandalın yelkenini kestirip kefen diktirdi." - Halikarnas Balıkçısı
- göz kırpma
- göz işareti
- kısa uyku
- göz kırpması
- bir göz açıp yumma süresi
- göz kırparak işaret etmek
- göz kırpma, göz kırpmak, parıldayıp sönmek, parıldamak, çok kısa süre
- kestirme . take forty winks şekerleme yapmak
- kestirmek.