- aklamak
-i, hukuk Suçsuz veya borçsuz olduğu yargısına vararak birini temize çıkarmak, tebriye etmek, ibra etmek"Bir kitabın çok satmasında o kitabı aklayıcı nedenler pek özel durumlara bağlıdır." - N. Cumalı
- ağartmak
-i Ak duruma getirmek, beyazlatmak"O zaman da denizde sakal ağartmış olanların çoğu bu işte bir bit yeniği var diye işkillenmişler." - Halikarnas Balıkçısı
- beyazlatmak
-i Beyaz duruma getirmek, ağartmak
- ağarmak
nsz Beyazlaşmak"Sakalı ağardı fakat gönlü kocamadı." - N. Nâzım
- beyazlanmak
nsz Beyaz duruma gelmek, ağarmak"Boraların savurduğu karla siyah sakalı savrulup beyazlanırken bile şemsiye ve palto gibi şeyler kullanmazdı." - İ. A. Gövsa
- ağarmak.
- beyazlaşmak, beyazlaştırmak