- fısıltı
isim Fısıldarken çıkan, güçlükle duyulan sesin adı"Yazdığı aşk şiirlerini gece yarısına kadar fısıltıyla defalarca okudu." - İ. O. Anar
- dedikodu
isim Başkalarını çekiştirmek ve kınamak üzere yapılan konuşma, kov, gıybet, kılükal"Zaten ufacık mahalle, dedikodu desen diz boyu." - E. Şafak
- söylenti
isim Ağızdan ağıza dolaşan, kesinlik kazanmayan haber, rivayet"Önce kulaktan kulağa fısıldanan bu söylentilerin meclis kürsülerinde açıkça ifade edildiği oluyordu." - Y. K. Karaosmanoğlu
- fısıldamak
-i, -e Başkalarının duyamayacağı kadar alçak sesle konuşmak, fıslamak"Savcı, kumandanın kulağına birkaç kelime fısıldadı." - A. Gündüz
- hışırtı
isim İnce cisimler hışırdarken çıkan sesin adı"Ama koyu yeşil tafta eteğin hışırtısı her yanı sarıyor, uğultu gibi büyüdükçe büyüyor." - A. Ağaoğlu
- fısıldama
isim Fısıldamak işi"Kapıda biriken kalabalık homurdanmaya ve fısıldamaya başlamıştı." - İ. O. Anar
- fısıldaşmak
nsz, -le Birbirine fısıldamak"Bazı aileler sokağa çıkmış, genç kızlar aralarında fısıldaşıyorlardı." - Y. K. Beyatlı
- fısıltı ile konuşmak
- gizli konuşmak
- kulağna söylemek
- dedikoducu veya iftiracı kimse.
- fısıltı ile söylenen söz
- fısıltı, dedikodu, fısıldaşmak, fısıltı ile konuşmak, fısıldamak
- ima. whisperer fısıldayan kimse
- sessiz konuşmak