- bel vermek
duvar gibi dik şeyler dışarıya veya tavan gibi yatay şeyler aşağıya doğru kamburlaşmak"Kolum, boynundan beline doğru kayıyor." - Y. Z. Ortaç
- düşünmek
-i Aklından geçirmek, göz önüne getirmek"Ben şimdi o güzel çehreden başka / Ne bir yüz düşünür ne hatırlarım" - N. H. Onan
- basmak
-e Vücudun ağırlığını verecek bir biçimde ayak tabanını bir yere veya bir şeyin üzerine koymak"Bastığın yerlerde güller açtı, sarıldı ayaklarına." - C. Külebi
- bastırmak
-i Basma işini yaptırmak"Çok güçlüydü, bastırdı, omuzlarını yatağa yapıştırdı âdeta." - T. Dursun K
- gelmek
-den, -e, nsz Ulaşmak, varmak"Gurbetten gelmişim yorgunum hancı / Şuraya bir yatak ser yavaş yavaş" - B. S. Erdoğan
- çekmek
-i, -e Bir şeyi tutup kendine veya başka bir yöne doğru yürütmek"Hepsi iskemleleri çekerek masanın etrafında bir halka yapmaya hazırlanıyorlardı." - R. N. Güntekin
- tartmak
-i Bir şeyin birim cinsten ağırlığını bulmak
- tetkik etmek
incelemek"Galata lokantalarının yemekleri üzerine tetkikler yapmaya başlamış." - A. Rasim
- ölçüp biçmek
bir konuda çok ayrıntılı düşünmek, inceden inceye düşünmek, değerlendirmek"Dükkânda arşınla kumaş ölçmekle ömür çürütemeyeceğimi söyledim." - N. Cumalı
- ölçünmek
-i Bir şeyi uzun uzun düşünüp hesaplamak, teemmül etmek
- sıkıstırmak
- aklında tartmak
- ağırlık koyup bastırmak
- ağırlığında olmak
- omuzlarını çökertmek
- yük altına koymak
- ölçüye göre hazırlamak
- baskül. weigh able tartı labilir
- boks maçından evvel tartılmak. weigh out tartıp ayırmak
- kederlenmek. weigh in uçağa binmeden önce bagajı tarttırmak
- tartmak, çekmek, gelmek, ağırlığında olmak
- tartıya gelir
- tartıya gelir.
- vira etmek. weigh down yüklemek
- yol under weigh harekette
- yolda
- yolda.