- takoz
isim Bir eşyanın altına kıpırdamadan dik durması için yerleştirilen ağaç kama, kıskı
- tıkmak
-i, -e İterek, zorla, aceleyle sokmak"Her birinin ağzına avucundaki et parçasını tıktı." - F. R. Atay
- takılmak
nsz Takma işi yapılmak"O gece üst katla bizim odayı birleştiren merdivenin üstüne koca kapak takıldı." - A. Kutlu
- kama
isim Silah olarak kullanılan, ucu sivri, iki ağzı da keskin uzun bıçak"Bu bıçak, sapına bez sarılmış, küçük çapta bir kamaydı." - S. F. Abasıyanık
- sıkışmak
nsz Kalabalıktan dolayı birbirine çok yaklaşmak"Üç hademe, ebe, hasta bakıcı merdivenin orta sahanlığında sıkışmışlar, sedyeyi çevirmeye çalışıyorlar." - M. Ş. Esendal
- kıskı
isim Türlü maksatlarla iki şeyin arasına sokuşturulan, kıstırılan parça, kama, takoz
- çivi
isim İki şeyi birbirine tutturmak, bir nesneyi bir yere sabitlemek için çakılan, ucu sivri, başlı, metal veya ağaçtan yapılmış ufak çubuk, mıh
- sabitleştirmek
-i Sabit duruma getirmek"Bir türlü tutamaz, durduramaz, sabitleştiremezsiniz." - R. H. Karay
- Golf, Topu çukura yakınlaştırmak için veya bunker engelinden çıkmak için yapılan vuruşlarda kullanılırlar. Oyuncunun, kısa ancak yüksek vuruşlar yapmasına yardımcı olur.
- sıkıstırmak
- kıskı sokmak
- kıskı sokup sıkıştırmak
- kıskı şeklinde sey
- kıskı ile kesmek veya ayırmak
- kıskı, kama, takoz, kama ile sıkıştırmak, araya sıkışmak, araya sıkıştırılmak
- sıkıştırmak. wedg'y kıskı gibi.
- çivi yazısında çivi şeklindeki işaret
- üçgen şeklinde ilerleyen küme