- Hak
isim Adalet"Haktan ayrılmamalı."
- hak etmek
bir emek karşılığı hakkı olan şeyi elde etmek, hak kazanmak"Haktan ayrılmamalı."
- arama emri
isim, hukuk Yapılacak arama işlemi için yetkili organdan alınan buyruk
- yetki
isim Bir görevi, bir işi yasaların verdiği imkânlara göre, belli şartlarla yürütmeyi sağlayan hak, salahiyet, mezuniyet"Büyük Millet Meclisi Başkumandanlık yetkilerini Mustafa Kemal Paşa'ya devretmişti." - T. Buğra
- vekâletname
isim, hukuk Bir kimsenin vekil olduğunu bildiren, noterlik tarafından onaylanmış belge
- teminat
isim Güvence"Sen de bana teminat olarak peşin iki yüz lira ver, işe girince iade edeyim." - N. F. Kısakürek
- kefil olmak
borçlu borcunu ödemediğinde veya bir kimse verdiği sözü yerine getirmediğinde bütün sorumluluğu üzerine almak"Her hâllerine ben kefilim diyordu." - H. R. Gürpınar
- güvence vermek
bir anlaşmada taraflardan biriyle ilgili olarak sorumluluğu yüklenmek, inanca vermek, teminat vermek, garanti vermek
- teminat vermek
güvence vermek"Sen de bana teminat olarak peşin iki yüz lira ver, işe girince iade edeyim." - N. F. Kısakürek
- izin vermek
birini bir şey yapmada serbest bırakmak"Ben dahi başka bir diyara gitmek için izin talep ederim." - A. Kabaklı
- memur etmek
görevlendirmek"Kasabaya gelen her yeni memur ilk olarak beni tanır." - T. Buğra
- salahiyet
isim Yetki"Bu cezai salahiyet hangi kanunla tespit edilmiştir, bilmiyorum." - N. Hikmet
- belge
isim Bir gerçeğe tanıklık eden yazı, fotoğraf, resim, film vb., vesika, doküman
- temin etmek
korkusunu gidermek, güven vermek
- gerektirmek
-i Gerekli kılmak, icap ettirmek, istilzam etmek
- yetki vermek
yetkilendirmek"Büyük Millet Meclisi Başkumandanlık yetkilerini Mustafa Kemal Paşa'ya devretmişti." - T. Buğra
- garanti etmek
bir şeyle ilgili olarak güvence vermek"Hatice'nin garantisi altında işini yürütmekten başka bir şeye bakmıyordu." - T. Buğra
- ruhsat
isim İzin, müsaade"Resmî ruhsat tezkeresi dosyamda mevcuttur." - N. F. Kısakürek
- garanti
isim Güvence"Hatice'nin garantisi altında işini yürütmekten başka bir şeye bakmıyordu." - T. Buğra
- layık olmak
hak kazanmış olmak"Sevilmeye o herkesten fazla layıktır." - P. Safa
- kefalet
isim, hukuk Birinin borcunu ödememesi veya verdiği sözü yerine getirmemesi durumunda bütün sorumluluğu üzerine alma durumu, kefillik"O zamanlarda her sene kefaletleri yüzünden bin lira, iki bin lira ödemek mecburiyetinde kalınmış." - A. Ş. Hisar
- makbuz
isim Alındı
- tevkif müzekkeresi
Hukuk, Tutuklama müzekkeresi. Bu müzekkere hâkim tarafından kesilir, üzerinde sanığın kim olduğu, işlediği suç ve tutuklama sebebleri ayrıntılı şekilde yazılır.
- ruhsat vermek
- arama tezkeresi
- hak kazandırmak
- korkusuzca beyan etmek
- salahiyet vermek
- tutuklama emri
- yetki, ruhsat, teminat, garanti, mazur göstermek, hak tanımak, garanti etmek