- ders
isim Öğretmenin öğrenciye belirli bir sürede verdiği bilgi"Mektepten kaçmıyor, bazı derslerden zevk alıp saatlerce çalıştığım oluyordu." - S. F. Abasıyanık
- nasihat
isim Öğüt"Nasihatleri sonuna kadar dinler ve bitince hiç sesini çıkarmaz." - M. Ş. Esendal
- ikaz
isim Uyarma, uyarı, dikkat çekme, ihtar, tembih
- uyarı
isim Herhangi bir konu, sorun üzerine ilgi çekme, ikaz, ihtar, tembih"Romancının uyarılarından habersiz kaldınız." - A. Ağaoğlu
- ihbar
isim Bildirme, bildirim, haber verme
- ikaz etmek
uyarmak, dikkat çekmek
- ihbarname
isim Haber verme kâğıdı, bildirim, ihbariye
- ihtar
isim Uyarma, dikkat çekme, uyarı"Karısının bu ikinci ihtarı ile biraz bozulan adam salıncaktan atladı." - O. C. Kaygılı
- alarm
isim Bir uyarıyı, bir tehlikeyi bildirmek için verilen işaret
- öğüt
isim Bir kimseye yapması veya yapmaması gereken şeyler için söylenen söz, nasihat"Bütün öğütlerine itaat ettiğim hâlde hiçbir şeye muvaffak olamıyorduk." - A. Gündüz
- tembih
isim Bir şeyin belli biçimde ve yolda yapılmasını söyleme, bunu üsteleyerek hatırlatma, uyarı, uyarma"Bu zılgıtın içinde bir daha böyle yergiler yazmaması tembihi de vardır." - S. Birsel
- uyarma
isim Uyarmak işi, ihtar, tembih"Birinin çıkıp onu uyarmasına, nasıl göründüğünü söylemesine ihtiyacı vardı." - E. Şafak
- ibret
isim Kötü bir olaydan alınması gereken ders, uyarıcı sonuç"Gören göze ibret vardır her şeyde." - Âşık Veysel
- uyarıcı
sıfat Uyarma özelliği olan, uyaran, münebbih"Her bir dönemin incelenmesi, sonuçlarının değerlendirilmesi ulusal yeteneklerimizi, eksiklerimizi anlamak bakımından uyarıcıdır." - M. And
- dikkat çekme
- uyarı, ikaz, ihtar, tembih, ibret