- dolaşma
isim Dolaşmak işi"Bir yaşlı yörük kasaba sokaklarında dolaşmaya başlamıştı." - T. Buğra
- dolaşmak
nsz Gezmek, gezinmek"Büsbütün gece kapanmadan şehri biraz dolaşmak istedik." - H. S. Tanrıöver
- gezmek
nsz Hava alma, hoş vakit geçirme vb. amaçlarla bir yere gitmek, seyran etmek"Tek başına buralarda gezdiği hâlde aradığını bulamıyordu." - O. C. Kaygılı
- ayrılmak
-e Ayırma işine konu olmak"Geçen hafta, Akşehir'de Nasrettin Hoca törenine ayrılmıştı." - F. R. Atay
- gezinmek
nsz Eğlenmek, vakit geçirmek için gezmek, dolaşmak, seyran etmek"Başı bir düşünceyle ağırlaşmış gibi öne düşük, elleri cebinde, geziniyordu." - P. Safa
- abuk sabuk konuşmak
ne söylediğini bilmeden, düşüncesiz, tutarsız konuşmak"Bir rüyadan böyle abuk sabuk sonuçlar çıkardığım için kendimi suçlayarak bu tuhaf düşünceleri attım kafamdan." - A. Ümit
- yoldan çıkmak
belli bir yol izleyen taşıtlar herhangi bir sebeple yolundan ayrılmak, gitmez olmak
- sayıklamak
-i Uykuda veya bir hastalığın verdiği dalgınlık sırasında anlamsız, tutarsız sözler söylemek"Bu onun ilacı, tılsımı gibi bir şey. Onları sayıklayınca iyileşiyor." - H. A. Yücel
- ağır ağır dolaşmak
- belli bir amacı olmadan dolaşmak-gezmek, azmak, doğru yoldan ayrılmak, sapmak
- içinde dolaşmak
- konudan ayrılmak