- sınırlı
sıfat Sınırı olan, bir sınırla ayrılmış olan, hudutlu
- dert
isim Üzüntü"Göz göz oldu yüreğim, gözlerinin derdinden" - Halk türküsü
- üzgün
sıfat Üzülmüş, üzüntü duymuş, mahzun, melul, mükedder"O zamana kadar üzgündü, sesi kısılmış gibiydi." - T. Buğra
- altüst etmek
alt yüzünü üst yüzüne getirmek
- altüst olmak
çok karışık duruma gelmek
- dövmek
-i Tokat, yumruk, tekme vurarak canını acıtmak"Harp Divanına vermeden önce şurada kemiklerini kırıncaya kadar bir dövsem!" - H. E. Adıvar
- bozmak
-i Bir şeyi kendisinden beklenilen işi yapamayacak duruma getirmek"Bu iki radyo istasyonu birbirini bozuyor."
- devirmek
-i Ayakta veya dik duran bir şeyi düşürmek, yatay duruma getirmek"Ne ince boyunlu ilaç şişesini ne kırmızı kutuyu devirdiniz." - N. Hikmet
- devrilme
isim Devrilmek işi"Suların üzerimize devrilmesinden önce yukarıya bir varsak dünya bizim olacaktı." - Halikarnas Balıkçısı
- üzüntülü
sıfat Üzüntüsü olan, acılı, müteessir
- sorun
isim Araştırılıp öğrenilmesi, düşünülüp çözümlenmesi, bir sonuca bağlanması gereken durum, mesele, problem"Türkiye'ye gölge oyununun ne zaman ve nasıl girdiği sorunu üzerine çeşitli yorumlar bulunmaktadır." - M. And
- şişirmek
-i Şişkin bir duruma getirmek"Nefesinin olanca gücü ve hızıyla şişirdiği tulumu dudaklarına yanaştırdı." - O. C. Kaygılı
- sinirlendirmek
-i Sinirlenmesine sebep olmak"Aklıma gelince sinirlendiriyor, hasta ediyor." - N. Ataç
- üzmek
-i Üzüntü vermek"Onu biraz üzerim ama zekâsına da bayılırım." - S. F. Abasıyanık
- devrilmek
nsz Devirme işi yapılmak"Üst parçası devrilmiş minarelerin başında, leyleklerin geniş kenarlı yuvaları görünüyor." - H. S. Tanrıöver
- bozgun
isim Bir toplulukta karşılıklı güvenin bozulması ile beliren karışıklık
- bozulmuş
- bozguna uğratmak
- devirmek, devrilmek, bozmak, altüst etmek, üzmek, neşesini kaçırmak, telaşlandırmak,
- alabora etmek
- altüst olma
- altüst olmuş
- beklenmedik anda yenmek
- devrilmiş
- dikine çevrilmiş
- düzeni bozulmuş
- keyfini bozmak
- midesini bozmak
- surprizli yenilgi