- olağan dışı
sıfat Sıra dışı
- sıra dışı
sıfat Alışılmışın dışında olan, olağan dışı, gayritabii, ekstrem"Tam üstüne bastın canım, ben sıradan değil sıra dışı biriyim." - A. Kulin
- tuhaf
sıfat Acayip"Nahit'in onda hiç görmediği bir tuhaf hâli vardı." - T. Buğra
- yabancı
sıfat Başka bir milletten olan, başka devlet uyruğunda olan (kimse), bigâne, ecnebi"Bu toprak bizimdir, içinde yabancının işi yok." - R. E. Ünaydın
- olağanüstü
sıfat Alışılmıştan, benzerlerinden farklı olan, fevkalade"Bazı kentlerin, insanın üstünde olağanüstü bir etkisi oluyor." - H. E. Adıvar
- fevkalade
sıfat Alışılmış olandan ayrı, olağanüstü, beklenmedik, görülmedik, işitilmedik"Eserin aslına fevkalade sadakat gösterilmiş olması da ayrıca kayda şayandır." - A. H. Çelebi
- seyrek
sıfat Benzerleri veya parçaları arasında çok aralık bulunan, aralıklı, sık karşıtı"Öğle vapurlarının seyrek ahalisi içinden sıyrıldı, koşarak merdivenleri çıktı." - P. Safa
- anormal
sıfat Genel olana, alışılmışa ve kurala aykırı olan, normal olmayan, düzgüsüz"Kadını âdeta şehvetli ve anormal bir zevkle, değil erkek hatta kızlar bile seyrediyordu." - H. E. Adıvar
- acayip
sıfat Sağduyuya, göreneğe, olağana aykırı, garip, tuhaf, yadırganan, yabansı"Acayip ve tempolu bir ses geliyor." - B. Felek
- özgün
sıfat Yalnız kendine özgü bir nitelik taşıyan, orijinal, ibdai"Eskinin doğa ile uyuşan, özgün yapılarını yıkıp yerine yabancı, öykünme, yaratıcılıktan yoksun yapılar dikerek çirkinleştirdik." - N. Cumalı
- değişik
sıfat Değiştirilmiş, muaddel"Yasanın değişik onuncu maddesi gereğince..."
- nadir
sıfat Seyrek, az bulunur"Bazı nadir inciler, elmaslar vardır ki onların biri yalnız saltanat tacı olabilir." - A. H. Müftüoğlu
- müstesna
sıfat Bir bütünün veya kuralın dışında olan
- garip
sıfat Kimsesiz, zavallı
- ender
sıfat Çok az, çok seyrek"Ender fırsatlarla gittiğim bu salaşın içi bana pek sempatik gelirdi." - B. Felek
- ucube
sıfat Çok acayip, şaşılacak kadar çirkin olan"Bakımsızlıktan, pislikten yaralı bereli, karınları şiş, yüzleri sarı, sıska iki ucube hâlinde süründükten sonra ölmüşler." - H. E. Adıvar
- alışılmamış
sıfat Nadir, bilinmeyen, az rastlanan"Toprak rengi yüzünde alışılmamış çizgiler vardı." - S. F. Abasıyanık
- alışılmadık
sıfat Alışılmamış, az görülen, olağanüstü
- fevkaladelik
isim Olağanüstülük"İnsana insanca muamele etmek, Türk geleneğinde bir fevkaladelik sayılmazdı." - S. Ayverdi
- olağandışı
- görülmedik
- fevkaladelik.
- olağan olmayan
- olağan olmayan, alışılmamış, ender, görülmedik
- olağandışı. unusually nadiren
- seyrekçe. unusualness nadirlik