- ders vermek
öğretmek, yetiştirmek"Mektepten kaçmıyor, bazı derslerden zevk alıp saatlerce çalıştığım oluyordu." - S. F. Abasıyanık
- asistan
Bir uğraşta, ustaya ya da işi yapana yardım eden, yardımcı.
- vasi
isim Bir yetimin veya akılca zayıf, hasta birinin malını yöneten kimse"Garson, para kıymeti bilmediğim için bana karşı bir vasi tavrı takınıyor." - R. N. Güntekin
- vesayet
isim Vasilik"Vesayet ve himaye altına giren bir devlet istiklalini yitirir." - H. Taner
- veli
isim Bir çocuğu koruyan, işlerine bakan ve her türlü davranışından sorumlu kimse, ege, iye
- hoca
isim, din b. (***) Müslümanlıkta din görevlisi
- öğretmen
isim Mesleği bilgi öğretmek olan kimse, hoca, muallim, muallime"Öğretmenimizin verdiği konuları manzum yazardım bazen." - Y. Z. Ortaç
- öğretmek
-i, -e Bir kimseye bir konuda bilgi ve beceri kazandırmak"Böyle görünmesini öğretmişler, sağlam bir terbiye almış." - R. H. Karay
- eğitmen
isim Eğitim işiyle uğraşan kimse
- lala
isim Çocuğun bakım, eğitim ve öğretimiyle görevli kimse"Mekteple ev arasında daima bir lalanın refakatinde gidip gelmeye alıştı." - Y. K. Karaosmanoğlu
- özel ders vermek
- lalalar
- hususi hocalık etmek
- hususi öğretmen
- özel öğretmen,
- hususi hocadan ders almak. tutorage hususi hocalık. tuto'rial her öğrenciyle bir öğretmenin meşgul olduğu ders sistemine ait. tutorship hususi hocalık
- vesayet.