- düşme
isim Düşmek işi"Büyük bir maharetle kurulan pusuya düşmeme bıçaksırtı kalmıştı." - R. N. Güntekin
- altüst etmek
alt yüzünü üst yüzüne getirmek
- takla atmak
takla hareketini yapmak
- yuvarlanmak
nsz Kendi üzerinde dönerek hareket etmek"Fıçı yuvarlanıyor."
- devirmek
-i Ayakta veya dik duran bir şeyi düşürmek, yatay duruma getirmek"Ne ince boyunlu ilaç şişesini ne kırmızı kutuyu devirdiniz." - N. Hikmet
- yuvarlamak
-e Bir şeyi bir yerden kaldırmadan ekseni çevresinde döndürerek yürütmek, tekerlemek"Balta ve küskü ile onu kaldırır, aşağıya yuvarlarız." - R. H. Karay
- yuvarlanma
isim Yuvarlanmak işi
- yıkmak
-i Kurulu bir şeyi parçalayarak dağıtmak, bozmak, tahrip etmek"Yangın yarım saatin içinde her yeri sardı, uğruna gelen ne varsa yaktı, yıktı." - M. Ş. Esendal
- karıştırmak
-i, -e Karışma işini yaptırmak
- karışıklık
isim Karışık olma durumu, teşevvüş
- düşürmek
-e Düşmesine yol açmak, düşmesine sebep olmak"Ben şimdi buracıkta tarağımı düşürmüşüm, gördünüz mü?" - O. C. Kaygılı
- düşmek
-e Yer çekiminin etkisiyle boşlukta, yukarıdan aşağıya inmek"Havada uçan kuş, vurulmuş gibi birdenbire sokağa düşüyor." - R. N. Güntekin
- düşüş
isim Düşme işi"Politikada iktidar antipatik olduğundan oradan düşüş insanı sempatik eder." - B. Felek
- yıkılmak
nsz Yıkma işi yapılmak veya yıkma işine konu olmak
- devrilmek
nsz Devirme işi yapılmak"Üst parçası devrilmiş minarelerin başında, leyleklerin geniş kenarlı yuvaları görünüyor." - H. S. Tanrıöver
- örselemek
-i Yıpratmak, eskitmek, hırpalamak, zedelemek"Geçen zaman beni örseledi." - R. Mağden
- cumburlop düşmek
- içine düşmek
- taklak
- acele ve dikkatsizce yürümek
- cila makinasında yuvarlayıp temizlemek
- düşmek, yuvarlanmak, çakmak, uyanmak, jetonu düşmek, çakozlamak, düşme, karışıklık, kargaşa