- çalışma
isim Çalışmak işi, emek, say"Sonradan kapının kaldırılıp yerine takılması için yetmiş kişinin çalışması icap etti." - N. F. Kısakürek
- deneme
isim Denemek işi, sınama"Bu denemeleri yaptığıma hiç pişman değilim. Bugüne kadar yararlıklarını görüyorum." - N. Hikmet
- teşebbüs
isim Girişim, girişme
- imtihan etmek
bilgi derecesini ölçmek
- teşebbüs etmek
girişmek, el atmak
- teftiş etmek
denetlemek"Bizde on beş yıldır teftiş görmemiş daireler var." - M. Ş. Esendal
- muhakeme etmek
yargılamak
- araştırmak
-i Birini veya bir şeyi bulmak için bir yeri gözden geçirmek"Odayı iyice araştırdım ama aradığımı bulamadım."
- uğraşmak
-le Bir iş üzerinde sürekli çalışmak"Muhacir kümeleri arasında, ekmek dağıtmakla uğraşan yaşlıca bir adama seslendi." - P. Safa
- uğraşma
isim Uğraşmak işi"Çetin bir uğraşma pahasına mesleğimde muvaffak oluyorum." - R. N. Güntekin
- tahkik etmek
soruşturmak"Bunun böyle olduğunu iyice tahkik için yola çıkmak üzere idim." - S. F. Abasıyanık
- yormak
-i Yorgun duruma getirmek"Teknik teferruatla okurlarımı yormak istemiyorum." - F. R. Atay
- çaba
isim Herhangi bir işi yapmak için ortaya konan güç, zorlu, sürekli çalışma, gayret, ceht, efor"Yoksa başlı başına zafer, boşuna bir çaba olur." - F. R. Atay
- çabalamak
-e Güç bir durumdan kurtulmaya uğraşmak
- sıkmak
-i Çevresine sarılarak veya bir şey sararak çepeçevre basınç altına almak"Yalnız kalan kadın titriyor, hıçkırarak kucağındaki yavrusunu sıkıyor." - Ö. Seyfettin
- sınamak
-i Değerini anlamak, gerekli niteliği taşıyıp taşımadığını bulmak için birini, bir nesneyi veya bir düşünceyi yoklamak, denemek, tecrübe etmek"Büyük sanatçılar, arayışı önce kendi varlıklarında sınayıp dile getirdikleri için ister istemez mitleşirler." - S. Hilav
- tetkik etmek
incelemek"Galata lokantalarının yemekleri üzerine tetkikler yapmaya başlamış." - A. Rasim
- çalışmak
nsz Bir şeyi oluşturmak veya ortaya çıkarmak için emek harcamak"Aldırma sen hemen çalış ki biraz / Çalışan ilerler, yerinde kalmaz" - E. B. Koryürek
- denemek
-i Değerini anlamak, gerekli niteliği taşıyıp taşımadığını bulmak için bir insanı, bir nesneyi veya bir düşünceyi sınamak, tecrübe etmek"Gelecek ise daha denemediğimiz zaman kesitidir." - N. Uygur
- kalkışmak
-e Yetenek, imkân ve gücü aşan bir işe girişmek"Maziyi bilmek, sevmek ve hatırlamak başka, onu tekrar diriltmeye kalkışmak yine başkadır." - M. Kaplan
- tecrübe etmek
denemek, sınamak"Her tarih eseri, doğrudan doğruya veya dolaylı olarak yazarın hayat tecrübesine bağlıdır." - C. Meriç
- girişmek
-e Bir işi ele almak
- yargılamak
-i Yargıç, bir karara varmak için davalı ile davacıyı dinleyerek sonuca varmak
- tasfiye etmek
arıtmak, temizlemek"Yoksa mutlu bir şansla bir uzlaşma olacak, bu da yumuşak bir tasfiyeye imkân bırakacak mıydı?" - T. Buğra
- arıtmak
-i Temizlemek, temiz duruma getirmek, paklamak
- tatmak
-i Dil yardımıyla bir şeyin tadının nasıl olduğunu anlamak
- eritmek
-i Erimesini sağlamak, erimesine yol açmak"Fazla yağlarını eritmek için karısı ile yürüyüşe çıkan fabrikatör..." - H. Taner
- kalkışma
isim Kalkışmak işi
- davasını görmek
- denemek, uğraşmak, çalışmak, yargılamak, kızdırmak, sıkmak, sinirlerini bozmak, deneme, kalkışma, girişim