- satıcı
isim Alıcıya bir şey satan kimse"Bütün satıcılar onu tanıdık bir yüzle karşılıyorlardı ve her yerde aşırı bir itibar görüyorduk." - K. Bilbaşar
- vermek
-i, -e Üzerinde, elinde veya yakınında olan bir şeyi birisine eriştirmek, iletmek"Okumadığım zaman tavukların bahçesindeyim, yemlerini ben veririm." - Ö. Seyfettin
- toplamak
-i Bir araya getirmek"Şairin bütün eserlerini, bütün hatıralarını toplayacak." - O. S. Orhon
- etmek
nsz Bir işi yapmak"Şemsi, sıra düştükçe emlak komisyonculuğu ediyordu." - H. Taner
- çığırtkan
isim Çağırtkan
- övmek
-i Birinin veya bir şeyin iyiliklerini, üstünlüklerini söyleyerek değerini yüceltmek, methetmek, sena etmek, yermek karşıtı
- simsar
isim, ticaret Komisyoncu"Bu adam kıyafet itibarıyla öbür sandaldaki simsar, tercüman, satıcı, gezdirici vesaireden farklı değildi." - Y. K. Karaosmanoğlu
- karaborsacı
isim Karaborsacılık yapan kimse"Halkın vurguncuya, karaborsacıya hıncı vardır." - O. V. Kanık
- tahminci
isim Tahmin eden kimse
- simsarlık etmek
- arsız satıcı
- oy toplamak
- bahis tutan kimseye atlar hakkında önceden bilgi vermek
- müşteri aramak
- müşteri toplamak, almaya ikna etmek, çığırtkan, müşteri toplayıcı
- yarış taliminde atları gizlice gözetlemek
- yarış taliminde atları gözetleyip bahisçilere önceden bilgi veren kimse