- etmek
nsz Bir işi yapmak"Şemsi, sıra düştükçe emlak komisyonculuğu ediyordu." - H. Taner
- kıvırmak
-i Herhangi bir şeyi bükmek"Fino, beni görünce kuyruğunu kıvırıp düşmanca havlaya havlaya beyaz dişlerini gösterdi." - H. R. Gürpınar
- düzmek
-i Bir gereksinimi karşılamak amacıyla birçok şeyi birbirini tamamlayacak biçimde bir araya getirmek"Oğlum Sıtkı için son zamanlarda epeyce temiz ev eşyası düzdü diyorlar." - M. Ş. Esendal