- sona ermek
son bulmak"Gündüzün son ışıklarıyla beraber sanki odadan eşya da çekiliyordu." - P. Safa
- son vermek
bitirmek, sona erdirmek"Gündüzün son ışıklarıyla beraber sanki odadan eşya da çekiliyordu." - P. Safa
- bozmak
-i Bir şeyi kendisinden beklenilen işi yapamayacak duruma getirmek"Bu iki radyo istasyonu birbirini bozuyor."
- bitmek
nsz Tükenmek"Dün akşam param bitmişti." - S. F. Abasıyanık
- sınırlamak
-i Sınırını çizmek, sınırını belirtmek veya belirlemek
- bitirmek
-i Bitmesini sağlamak, sona erdirmek, tüketmek, tamamlamak, sonuçlandırmak"Bu işi sonuna kadar bitirmek lazım." - P. Safa
- durdurmak
-i Durmasını sağlamak"Sızıntıları durdurmadan, bir önlem almadan ne diye bütün kitapları, eşyaları taşıdık ki!" - A. Ağaoğlu
- feshetmek
-i Verilmiş bir yargıyı kaldırmak, bozmak
- mahdut
sıfat Çevrilmiş, sınırlanmış
- kesmek
-i Bıçak, makas vb. bir araçla bir şeyi ikiye ayırmak, parçalamak, doğramak"İpi kesmek."
- bırakmak
-i Elde bulunan bir şeyi tutmaz olmak
- sonlandırmak
-i Sona erdirmek"Tümceyi sonlandıran buyurgan nokta yerine, sorulara açık, bitimsiz üç noktayı yeğlediklerini belirtmişti." - T. Uyar
- bitirmek, son vermek, bitmek, sona ermek
- hudut koymak
- sona eren
- sona gelmek
- sınırlanmış