- bekleme
isim Beklemek işi"Gelince beklememi sıkı sıkı tembih etmişler." - F. Otyam
- mayhoş
sıfat Tadı şekerli ve az ekşi olan"Mayhoş bir şerbet."
- geç kalmak
vaktinden sonra davranmak, gecikmek"Gecenin geç ve yıldızsız bir saatiydi." - N. Hikmet
- durmak
nsz Hareketsiz durumda olmak"Motorlu su taşıtlarından biri de kanal rıhtımının tam bizim önümüze düşen bir noktasında demir atmış duruyordu." - Y. K. Karaosmanoğlu
- beklemek
nsz Bir iş oluncaya, biri gelinceye değin bir yerde kalmak, durmak"Ben de seni bekliyordum zaten." - A. Ümit
- durma
isim Durmak işi"Bu rakkasın durmasına hiçbirimiz alışık değilizdir bu evde, o hep aynı ahenkle sallanmalı." - A. M. Dranas
- kalmak
nsz Olduğu yeri ve durumu korumak, sürdürmek"Sıkı sıkı kucakladı ve öylece kaldı." - T. Buğra
- oyalanmak
nsz Oyalama işine konu olmak"Ormanda çiçek toplamak için oyalanan kızı beklemeye başladı." - T. Buğra
- gecikmek
nsz Geç kalmak, herhangi bir işi kararlaştırılan zamandan sonra yapmak"Tepeden tırnağa çamura, toza batmış, dize kadar çemrek kalabalığı görenler, bunda bir iş, mühim bir iş olduğunu anlamakta gecikmediler." - Y. Kemal
- oyalamak
-i Belirli bir süre birinin dikkat ve ilgisini başka bir şey üzerine çekmek, meşgul etmek"Gazino varmış / Denize karşı / Beni oyalarmış / Dükkânlarıyla çarşı" - B. Necatigil
- katranlı
sıfat Üzerine katran sürülmüş olan
- katran kaplı
- katrana benzer
- durma.
- katranlı, oyalamak, geç kalmak, yubanmak, durmak, beklemek
- katranlı.