- önsezi
isim Hiçbir belirti yokken bir şeyin olacağını sezme, içe doğma, hissikablelvuku, altıncı duyu, altıncı his"Bir önsezi, benliğini derinden derine yokluyor kuruntusuna kapılmıştı." - T. Buğra
- iz
isim Bir şeyin geçtiği veya önce bulunduğu yerde bıraktığı belirti, nişan, alamet, emare"Nihayet bir dönemeçte izlerin sahibini gördüm." - S. F. Abasıyanık
- ima
isim Dolaylı olarak anlatma, üstü kapalı olarak belirtme, işaretleme, anıştırma, ihsas"Başkalarına ima ile bile söylemekten çekindiğim en mahrem şeyleri bilen insandın sen." - P. Safa
- vehim
isim Kuruntu"Onlar bu vehimle ellerinden gelse / Rüyalara sansür koyacaklar bir gün" - A. N. Asya
- şüphe
isim Kuşku"Saçma sapan zannedilen bu sözlerin pek bariz bir mistik tesirle söylendiğine şüphe yoktur." - A. H. Çelebi
- kuşku
isim Bir olguyla ilgili gerçeğin ne olduğunu kestirememekten doğan kararsızlık, kuruntu, işkil, şüphe, acaba, şek"Bütün bunlar hatırlanınca onun zaten bilinen ve kabul edilen samimiyeti kuşku konusu yapılmazdı." - T. Buğra
- vesvese
isim Kuruntu"Etrafı su olduğu için acaba kökünü bırakıp yüzüverir mi diye içime bir vesvese girer." - B. Felek
- çok dürüst
- şüphe uyandırmayan
- şüphe, kuşku, zan, itimatsızlık, güvenmeme, az miktar, zerre