- gözaltı
isim, hukuk Birinin, güvenlik kuvvetleri tarafından belli bir yerde belli bir süre alıkonulması, gözetim, nezaret
- izleme
isim İzlemek işi, takip"Töreni izlemeye gelenlerin bir kısmı bu iş için tutulmuş insanlardı." - E. Şafak
- kesif
sıfat Yoğun"Karanlık, karın beyazlığıyla karışınca daha kesif, elle tutulur gibi bir şey oluyor." - N. Hikmet
- gözetme
isim Gözetmek işi"Yeryüzünde bir başına değilsiniz, başkalarının zevkini, hatırını da gözetmeniz gerekir." - N. Ataç
- gözlem
isim Bir nesnenin, olayın veya bir gerçeğin, niteliklerinin bilinmesi amacıyla, dikkatli ve planlı olarak ele alınıp incelenmesi, müşahede"Onun romanları düş gücüne değil, gözlem gücüne dayanır." - S. Birsel
- nezaret
isim Bakma, gözetme, gözetim
- gözetim
isim Gözetme işi, nezaret"Din ve ahlak eğitim ve öğretimi devletin gözetim ve denetimi altında yapılır." - Anayasa
- gözetleme
isim Gözetlemek işi, dikiz, dikizleme, erkete"Çömeldiği yerden gizli gizli cevizlerin altını gözetlemeye başladı." - O. C. Kaygılı
- murakabe
isim Denetleme"Onun tatlı sert murakabesi, konağın her ferdince kabul edilmiş." - S. Ayverdi
- gözaltında tutma
- göz hapsinde tutan kimse
- gözetim, gözaltı
- nezaret altında. surveillant nezaretçi
- nöbetçi öğretmen
- nöbetçi öğretmen.
- teftiş. under surveillance gözaltında