- öne sürmek
birini ilk önce harekete geçmesi için önermek"Arabam bir gece kulübünün önünde duruyor." - A. Ümit
- ortaya atmak
söylemek, ileri sürmek"Tam bağın ortasına geldikleri zaman düşman askerlerini gördüler." - Y. K. Karaosmanoğlu
- kopya vermek
sınavda sorulara cevap vermesi için bir kimseye gizlice yardımda bulunmak"Edebiyatımız iptidai, resmimiz basit, felsefemiz kopya, okuma yazma bilmek bir irfan sayılıyor." - P. Safa
- fikir vermek
düşüncesini bildirmek"Bir fikrin münazarasıyla kütüphanesinin önünde sabahladığımız geceler olurdu." - A. H. Müftüoğlu
- ileri sürmek
öne doğru yürütmek
- işaret etmek
bir şeyi, bir durumu el, yüz hareketleriyle anlatmak, göstermek"Noktalama işaretleri."
- iddia etmek
sözünde direnmek, bir iddia ileri sürmek"Mahkemenin elinde bu iddiaları yalanlayacak bir belge yoktu." - T. Buğra
- göstermek
-i Birini veya bir şeyi işaretle belirtmek"Vitrindeki oyuncağı parmağıyla gösterdi."
- ima etmek
dolaylı anlatmak, anıştırmak, ihsas etmek"Başkalarına ima ile bile söylemekten çekindiğim en mahrem şeyleri bilen insandın sen." - P. Safa
- sunmak
-i, -e Bir büyüğe veya nezaket gereğince bir kimseye bir şeyi vermek, arz etmek, yollamak, göndermek, takdim etmek"Bu küçük hadiseyi devlet adamlarımıza bir müşahede olarak sunuyorum." - B. Felek
- seçmek
-i Benzerleri arasında hoşa gideni seçip almak veya yararlanmak için ayırmak"Ben bu kitabı seçtim."
- belirtmek
-i Açıklamak, tebarüz ettirmek"Üzüntülerini, kırgınlıklarını dudak büküp susarak belirtir." - N. Cumalı
- salık vermek
tavsiye etmek
- öneride bulunmak
önermek, teklif etmek
- önermek
-i Tavsiye etmek
- teklif etmek
öne sürmek"Böyle bir teklifi kabul edeceğini sanmıyorum." - A. Ümit
- fısıldamak
-i, -e Başkalarının duyamayacağı kadar alçak sesle konuşmak, fıslamak"Savcı, kumandanın kulağına birkaç kelime fısıldadı." - A. Gündüz
- tavsiye etmek
bir şeyin yapılmasını veya yapılmamasını öğütlemek, salık vermek"Doktorların tavsiyesini yerine getirmek için de yürüye yürüye evine vaktinde yetişir." - A. Ş. Hisar
- telkin etmek
aşılamak"Bu telkin günlerce, haftalarca devam etti." - A. H. Müftüoğlu
- sezdirmek
-i, -e Sezmesine yol açmak, belli etmek, hissettirmek"Doktorlar ona bir şey sezdirmediler. O da çektiği acılardan, karısına, kızına hiçbir şey belli etmedi." - Y. Z. Ortaç
- imada bulunmak
- hatıra getirmek
- fikir beyan etmek
- önermek, belirtmek, göstermek, işaret etmek