- mâni
isim Bir şeyin yapılmasını önleyen şey, engel"Kaç zamandır beynimi, kanımı ateşlendiren bu idealimin lezzetini tatmak için her mâniyi çiğneyeceğim." - H. R. Gürpınar
- mâni
isim, edebiyat Genellikle birinci, ikinci ve dördüncü dizeleri uyaklı olan, daha çok hecenin yedili ölçüsüyle söylenen halk şiiri"Her köyde mâni, türkü söyleyen biri var." - M. C. Anday
- dili sürçmek
konuşma sırasında kelimeleri yanlış söylemek"Ağzımı dolduran kocaman dil, kelimelere yer bırakmıyor ki..." - Y. Z. Ortaç
- hata
isim Yanlış"Aynı hatayı senin de yapmana yol açmak istemiyorum." - İ. O. Anar
- yanlışlık
isim Yanlış davranış, yanlış iş, yanlış sanı, hata"Bu sözün doğruluğunu yahut yanlışlığını anlamam için ilk önce bana bülbülün ne çektiğini anlatın." - N. Hikmet
- günaha girmek
dinî bakımdan suç sayılan bir iş yapmak"Bunu yapan günün birinde er geç bu günahın kefaretini ödeyecektir." - H. Taner
- rastlamak
-e Bir kimse ile karşı karşıya gelmek, karşılaşmak, rast gelmek, tesadüf etmek"Hava kararmaya başladığında, mezarlıkta sadece bir kişiye rastladı." - İ. O. Anar
- yanılmak
nsz Tanımayarak, niteliğini iyi anlamayarak aldanmak"Bazen insanlar o kadar birbirlerine benziyor ki insan yanılıyor." - M. Yesari
- sürçme
isim Sürçmek işi
- hataya düşmek
yanılmak"Aynı hatayı senin de yapmana yol açmak istemiyorum." - İ. O. Anar
- sürçmek
nsz Yürürken yanlış adım atıp dengesini yitirmek
- duraksamak
nsz Ne yapmak veya ne demek gerektiğini kestiremeyerek duraklamak, tereddüt etmek"Duraksadı, gülümsedi, kâğıda uzandı, yüzünden daha esmerdi eli, biçimliydi." - Y. Atılgan
- sendelemek
nsz Dengesi bozularak düşecek gibi olmak, adımlarını şaşırmak"İkimiz de birbirine sarılmış sarhoşlar gibi bir sağa bir sola sendeliyorduk." - Halikarnas Balıkçısı
- tökezlemek
nsz Yürürken ayağı bir yere çarpıp sendelemek"Önüne bakmadığı için ucu demirli kunduraları köprü dubalarının çivilerine takılıp tökezliyor." - B. Felek
- ket
isim Engel
- kösteklenme
isim Kösteklenmek işi
- kösteklenmek
nsz Ayağına köstek vurulmak
- tökezleme
isim Tökezlemek işi
- kekelemek
nsz Damak sesleriyle başlayan kelimeleri ve heceleri tekrarlayarak ve keserek konuşmak"İhtiyar kadın hep çapaklanan gözlerini mendiliyle kurulayarak bir iki söz daha kekeledi." - P. Safa
- hata yapmak
- aksa
- düşecek gibi olmak
- sendeleyerek yürümek
- düşe kalka.
- stumble on
- stumble upon rast gelmek
- tesadüf etmek. stumble along sendeleyerek yürümek. stumbling block engel
- tökezlemek, hataya düşmek, yanlışlık yapmak, sapmak, sürçmek, kekelemek
- yanılgı. stumble across
- çaparız. stumblingly sendeleyerek