- serseri
sıfat Belli bir işi ve yeri olmayan, başıboş (kimse), hayta"Hayran Baba'yı bir serseriyle birlikte demirlemişlerdi." - F. R. Atay
- başıboş
sıfat Bir şeye veya kimseye bağlı olmayan"Başıboş yaşayışa alışkın değildir." - H. Taner
- kaybolmak
nsz Yitmek"Kız kaybolduktan sonra aklına geldi babası olduğu." - A. Ümit
- dolaşmak
nsz Gezmek, gezinmek"Büsbütün gece kapanmadan şehri biraz dolaşmak istedik." - H. S. Tanrıöver
- arızi
sıfat Sonradan olan, dıştan gelen
- yanılmak
nsz Tanımayarak, niteliğini iyi anlamayarak aldanmak"Bazen insanlar o kadar birbirlerine benziyor ki insan yanılıyor." - M. Yesari
- gezinmek
nsz Eğlenmek, vakit geçirmek için gezmek, dolaşmak, seyran etmek"Başı bir düşünceyle ağırlaşmış gibi öne düşük, elleri cebinde, geziniyordu." - P. Safa
- sahipsiz
sıfat Kimsenin malı olmayan, iyesiz"Bu evin saadetinden, diğer mesut aile ocaklarına sahipsiz, manevi bir selam götürüyordu." - Ö. Seyfettin
- tesadüfi
sıfat Rastlantısal"Sahifede tesadüfi bir fark bulunsa bu arızi farkı göremeyecekti." - H. Taner
- dalalete düşmek
doğru yoldan ayrılmak, sapkınlık etmek"Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde iktidara sahip olanlar, gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler." - Atatürk
- ayrılmış
- yoldan sapmak
- serserilik etmek
- rasgele
- başıboş dolaşmak
- başıboş dolaşan
- doğru yoldan ayrılmak
- doğru yoldan sapmış
- evden kaçmış çocuk
- sürüden ayrımış hayvan
- yanlış yola sapmak
- yolunu yitirmek
- yolunu yitirmek, başıboş dolaşmak, azmak, doğru yoldan sapmak, doğru yoldan ayrılmak, uzaklaşmak, serseri, tek tük, rasgele, tesadüfi, kayıp, serseri, kaybolmuş çocuk/hayvan