- pul
isim Posta parası karşılığı mektup zarfı, kartpostallara ve damga resmine karşılık kâğıtlara yapıştırılan, basılı küçük kâğıt parçası"Mektuplarına kendi pullarını yapıştırırlar, kendi memurlarıyla sevk ederlerdi." - F. R. Atay
- para basmak
darphanede, basımevinde metali veya kâğıdı para durumuna getirmek"Çıkarken elini göğsüne sokup bir kese çıkardı, keseden alabildiği kadar para alıp delikten attı." - F. Otyam
- baskı
isim Bir eserin basılış biçimi veya durumu"Baskı yanlışlıkları yüzünden kapatılan gazeteler vardı." - A. Ş. Hisar
- damga
isim Bir şeyin üzerine bir nişan, bir işaret basmaya yarayan araç
- posta pulu
isim Posta ile gönderilen şeylere yapıştırılan ve para karşılığında alınan pul
- mühür
isim Bir kimsenin, bir kuruluşun adının veya unvanının tersine kazılı bulunduğu, metal, lastik vb.nden yapılmış araç, damga, kaşe
- işaret
isim Anlam yükletilen şey, anlamlı iz, im"Noktalama işaretleri."
- damga vurmak
damgalamak
- soy
isim Bir atadan gelen kimselerin topluluğu, sülale"Bizler hadi neyse, böyle biraz gülünç bir adamın hafif adına katlanalım ama yarın bizim soyumuzdan kimlerin yetişeceğini kim bilir." - M. Ş. Esendal
- kalıp
isim Bir şeye biçim vermeye veya eski biçimini korumaya yarayan araç"İstenilen kalıplarda ve istenilen nüanslarda heykeller yapılabilir." - P. Safa
- cins
isim Tür, çeşit"Lalelerin cinsleri günden güne çoğalıyor, soğanları akıl almayacak fiyatlarla satılıyordu." - A. H. Çelebi
- tür
isim Çeşit, cins"Yazı türleri."
- marka
isim Resim veya harfle yapılan işaret
- zımba
isim Delgeç
- basmak
-e Vücudun ağırlığını verecek bir biçimde ayak tabanını bir yere veya bir şeyin üzerine koymak"Bastığın yerlerde güller açtı, sarıldı ayaklarına." - C. Külebi
- iz
isim Bir şeyin geçtiği veya önce bulunduğu yerde bıraktığı belirti, nişan, alamet, emare"Nihayet bir dönemeçte izlerin sahibini gördüm." - S. F. Abasıyanık
- bastırmak
-i Basma işini yaptırmak"Çok güçlüydü, bastırdı, omuzlarını yatağa yapıştırdı âdeta." - T. Dursun K
- işaretlemek
-i Bir şeye işaret koymak, bir şeyi işaretle belirtmek"Gazetesini muhtelif renkli kalemlerle işaretlermiş ve itinayla saklarmış." - A. Ş. Hisar
- izlenim
isim Bir durum veya olayın duyular yolu ile insan üzerinde bıraktığı etki, intiba, imaj"İlk izlenim olarak bana pek zeki görünmedi." - Ç. Altan
- alâmet
Kur’an-ı Kerim, 1. Belirti, işaret, iz, nişan.
2.Büyüklük, irilik bakımından şaşılacak durumda olan nesne.
- damgalamak
-i Bir şeyin üzerine damga ile işaret yapmak, damga vurmak"Hayvanı damgalamak. Pulu damgalamak."
- mühürlemek
-i Bir yazı, belge vb.nin doğruluğunu veya kabul ve onayını belirtmek amacı ile altına mühür koymak, mühür basmak
- ıstampa
isim Ağaç, metal vb. üzerine oyulduktan sonra bir yere basılan biçim
- tepinmek
nsz Ayaklarını hızla yere veya bir şeye üst üste vurmak"Tekmelediler, üzerime çıkıp tepindiler." - S. F. Abasıyanık
- damgalama
isim Damgalamak işi
- etiketlemek
-i Satışa çıkarılan mal üzerine etiket koymak
- ezmek
-i Üstüne basarak veya bir şey arasına sıkıştırarak yassılaştırmak, biçimini değiştirmek"Ben kendi hesabıma aruzu bir bal mumu gibi ezer, oynar, istediğim şekle sokardım." - E. B. Koryürek
- işlemek
-i Bir şeye emek vererek onu daha elverişli bir duruma getirmek
- kaşe
isim Damga, mühür
- pullamak
-i Üzerine pul yapıştırmak"Zarfı pulladı."
- yerleşmek
-e Yerine iyice oturmak, yerinde sabit olmak"Bu taş buraya adamakıllı yerleşmiş."
- zımbalamak
-i Bir şeyin üzerinde zımba ile delik açmak"Belki o biletleri zımbalayan delikanlı karnesini ona vermiş, bir de çay içirmiştir." - S. F. Abasıyanık
- çiğnemek
-i Ağza alınan bir şeyi dişler arasında ezmek, öğütmek"Gözlerine uyku denilen şey girmiyor, çiğnediği lokma boğazından inmiyor." - H. R. Gürpınar
- damgalamak, pul yapıştırmak,
- ayağını yere vurma
- ayağını yere vurmak
- ezip yok etmek
- kalıp ile kesmek
- kalıpla vurup kesmek
- pul yapıştırmak
- sikke darbetmek
- üzerine damga basmak