- ele vermek
suçlu bir kimseyi haber verip yakalatmak, ihbar etmek"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba
- ihbar etmek
bildirmek, haber vermek
- ötmek
nsz Kuş veya böcekler, değişik tonda ses çıkarmak"Gelmiş o yaylanın baharı / Öter bülbüller hoştur avazı" - Âşık Veysel
- söylenmek
nsz Söyleme işi yapılmak"Asıl söylenecekler hep sonradan anımsanır." - B. Necatigil
- gammazlamak
-i, -e İspiyonlamak"Ona, Celâl seni müdüre gammazlıyor, haberin olsun, dedi." - P. Safa
- bağırmak
nsz İnsan yüksek ve gür ses çıkarmak"Yaşasın hürriyet diye bağırsa ismi tarihe geçecekti." - Ö. Seyfettin
- haykırmak
nsz Telaş, şikâyet vb. sebeplerle yüksek sesle bağırmak"Çocuk haykırarak ağlamaya başlamıştı." - A. Kulin
- feryat etmek
yüksek sesle haykırmak"Bu, bir hayat kurtarma feryadıdır." - B. Felek
- haykırış
isim Haykırma işi"Haykırışlarına etraftan karşılık gelmiyordu." - H. R. Gürpınar
- mırıldanmak
nsz Alçak sesle kendi kendine bir şeyler söylemek"Bastonunu yanağına dayayıp bir şeyler mırıldandı." - L. Tekin
- gıcırdamak
nsz Gıcırtı çıkarmak"Defteri elime alıp şu iki sayfalık yazıyı karaladıktan sonra kapının yavaşça gıcırdadığını işittim." - H. Z. Uşaklıgil
- ihanet etmek
hainlik, kötülük etmek"İhanetin böylesini tarih kabul etmez, kusardı." - T. Buğra
- ciyaklama
isim Cıyaklama
- ihbarcı
isim Haber veren, bildiren kimse
- cıyaklamak
nsz İnce, acı ve yüksek sesle bağırmak, ciyaklamak
- bağrışmak
nsz, -le Birlikte veya karşılıklı bağırmak"Bizden büyücek birkaç oğlan bağrışırdı." - Y. Atılgan
- acı acı bağırmak
- domuz sesi
- güvercin yavrusu
- bağrışma. squealer böyle ses çıkaran kimse
- ciyaklamak, ötmek, gammazlık etmek, ciyaklama, haykırış, bağırışma
- cırtlak veya cızırtılı ses çıkarmak
- domuz gibi ses çıkarmak
- ihbarcı.