- kazanç
isim, ticaret Satılan bir mal, yapılan bir iş veya harcanan bir emek karşılığında elde edilen para, getiri, temettü"Sırtında hep aynı kahverengi elbise bulunduğuna göre fazla bir kazanç da sağlamıyordu." - C. Külebi
- bozmak
-i Bir şeyi kendisinden beklenilen işi yapamayacak duruma getirmek"Bu iki radyo istasyonu birbirini bozuyor."
- ganimet
isim Savaşta düşmandan zorla ele geçirilen mal"Burunları bile kanamadan ganimete kavuşacaklardı." - F. F. Tülbentçi
- yağma
isim Yağmak işi
- yağma etmek
birçok kimse, zor kullanarak bir malı alıp kaçmak"Yağma ve hırsızlıkla güvenlik ve huzuru bozmaktadır." - F. R. Atay
- çapul
isim Soygunculuk, plaçka"Tanınmamak için yüzlerini karalayarak gece çapuluna çıkmış iki haydut." - H. R. Gürpınar
- mahvetmek
-i Yok etmek
- yıkmak
-i Kurulu bir şeyi parçalayarak dağıtmak, bozmak, tahrip etmek"Yangın yarım saatin içinde her yeri sardı, uğruna gelen ne varsa yaktı, yıktı." - M. Ş. Esendal
- istemek
-i İstek duymak, arzulamak"İçeri girmekten korkarak bahçedeki demir kanepeye oturmak istedi." - P. Safa
- bozulmak
nsz Bozma işine konu olmak"Pazarlık bozulur, nişan bozulur, makine bozulur, mal bozulur." - B. Felek
- ekşimek
nsz Ekşi duruma gelmek"Yoğurt ekşidi."
- azdırmak
-i Azmasına sebep olmak"Merhem yarayı azdırdı."
- çürümek
nsz Genellikle mikroorganizmaların etkisiyle, kimyasal değişikliğe uğrayarak bozulup dağılmak"Sen toprakta çürürsün canım kardeşim / Ben ayakta" - B. R. Eyuboğlu
- şımartmak
-i Şımarmasına yol açmak"Herifi şımartıp da bu hâle koyan sen değil misin?" - E. E. Talu
- üzerine titremek
üstüne titremek"Gerinerek kollarını yana doğru açarken başını divanın yastıkları üzerine koyuyor." - E. M. Karakurt
- kokmak
nsz Koku çıkarmak"Her gelişinde üzeri yabancı lavantalar kokuyor." - H. R. Gürpınar
- kötüleştirmek
-i Kötü duruma gelmesine yol açmak
- yüz vermek
- berbat etmek
- ahlakını bozmak
- çalınmış mal, ganimet, berbat etmek, mahvetmek, bozmak, içine etmek, bozulmak, çürümek, şımartmak