- oturmak
-e Vücudun belden yukarısı dik duracak biçimde ağırlığı kaba etlere vererek bir yere yerleşmek"Bir sandalyenin üzerinde oturmuş, önüne bakıyordu." - S. F. Abasıyanık
- durmak
nsz Hareketsiz durumda olmak"Motorlu su taşıtlarından biri de kanal rıhtımının tam bizim önümüze düşen bir noktasında demir atmış duruyordu." - Y. K. Karaosmanoğlu
- konmak
-e Kuş, kelebek, uçak, toz vb. bir yere inmek"Bir bülbül gelip konmuştu havuzun kıyısına." - Ç. Altan
- bulunmak
nsz Bulma işine konu olmak"Yerde para bulundu."
- susturmak
-i Susmasını sağlamak, susmasına sebep olmak"Hafif sesli bütün aletleri susturup davulu sabaha kadar vurdurmak istiyorum." - F. R. Atay
- oturtmak
-i, -e Oturma işini yaptırmak"İçeri girer girmez bileğimden kavradı, önüne beni oturttu, hayvanı mahmuzladı." - S. M. Alus
- beklemek
nsz Bir iş oluncaya, biri gelinceye değin bir yerde kalmak, durmak"Ben de seni bekliyordum zaten." - A. Ümit
- kalmak
nsz Olduğu yeri ve durumu korumak, sürdürmek"Sıkı sıkı kucakladı ve öylece kaldı." - T. Buğra
- toplanmak
nsz Toplama işine konu olmak"Ağaçtaki meyveler toplandı."
- çömelmek
nsz Dizlerini bükerek topukları üzerine oturmak"O yüzden annem bulaşıklarını kapıya yakın bir yere çömelerek yıkardı." - A. Kutlu
- tünemek
nsz Kuşlar, kanatlı evcil hayvanlar, uyumak için bir dala veya sırığa konmak"Bir sene evvel kargaların tünediği çınara şimdi bir bülbül konmuş ötüyordu." - Ö. Seyfettin
- kuluçkaya yatmak
- oturmak, oturtmak,
- binip oturmak
- filanca tarafta bulunmak
- yolunu beklemek