- alıcı
isim Satın almak isteyen kimse, müşteri"Sonra, mal satışı her şeyden önce bir organizasyon, bir alıcı ve pazar yerleri bulma işidir." - N. Hikmet
- bataklık
isim Çok derin olmayan sularla örtülü batak bölge, aynaz, azmak"Stadyuma, mekteplere yakın, onların burnu dibinde olan bu dere, hakikatte bir bataklıktır." - N. Hikmet
- lavabo
isim Üzerinde su muslukları bulunan, porselen, emaye, sac vb.nden yapılmış, el, yüz, bulaşık yıkamaya yarar, çukur yer veya eşya"Lavabonun aynasında yorgun bir suratla kendini anlamaya çalışan bu adama bakıyorum." - A. Ümit
- tesir etmek
etki etmek"Bazılarının da kanaati şudur ki iyi ahlakta çalışmanın rolü ve tesiri vardır." - N. F. Kısakürek
- inmek
-den Yüksekten veya yukarıdan aşağıya doğru gelmek
- çökmek
nsz Bulunduğu düzeyden aşağı inmek, çukurlaşmak"Toprak çökmek. Yol çökmek."
- azaltmak
-i Az denecek bir miktara indirmek"İlk işleri kullandıkları renkleri azaltmak oluyor." - B. R. Eyuboğlu
- düşürmek
-e Düşmesine yol açmak, düşmesine sebep olmak"Ben şimdi buracıkta tarağımı düşürmüşüm, gördünüz mü?" - O. C. Kaygılı
- azalmak
nsz Az denecek bir miktara inmek"Bakımsızlıklarla göçüp gitmiş bir cihan / Mevsimler soğumuş, sular azalmış" - F. H. Dağlarca
- daldırmak
-i, -e Dalma işini yaptırmak, dalmasına sebep olmak"İnce parmaklarını kocasının saçlarına daldırarak yumuşak bir sesle yalvardı." - P. Safa
- batmak
nsz Bir sıvının üstündeyken içine gömülmek"Sonra hani bir gemimiz batmıştı." - S. F. Abasıyanık
- alçaltmak
-i Alçak duruma getirmek"Yastığımızı alçaltsak da yükseltsek de boynumuz ağrır." - Y. K. Karaosmanoğlu
- buluşmak
nsz, -le Bir araya gelmek"Arada sırada da olsa böyle buluşup konuşmak çok güzel oluyor, insanın çevreni genişliyor." - T. Yücel
- düşmek
-e Yer çekiminin etkisiyle boşlukta, yukarıdan aşağıya inmek"Havada uçan kuş, vurulmuş gibi birdenbire sokağa düşüyor." - R. N. Güntekin
- yunak
isim Hamam
- havuz
isim Su biriktirme, yüzme, çevreyi güzelleştirme vb. amaçlarla altı ve yanları mermer, beton benzeri şeylerden yapılarak içine su doldurulan, genellikle üstü açık yer"Ben havuzu seyrederken o giysileriyle içine dalardı." - R. Mağden
- yatırmak
-i, -e Bir kimsenin bir yere yatmasını sağlamak"Çocuğu bir kenara yatırdım ve kadını omuzlarından tutup bir taşa dayadım." - Y. K. Karaosmanoğlu
- batırmak
-i, -e Bir şeyin sıvı veya yumuşak bir maddenin içine gömülmesine yol açmak, batmasını sağlamak"Yumuşak lifi alarak kurnaya batırdı." - C. Uçuk
- alçalmak
nsz Alçak duruma gelmek, yüksekten aşağı doğru inmek"Rüzgâr gece beyaza boyanmış konduların üstüne doğru alçaldı." - L. Tekin
- obruk
sıfat Çok yemek yiyen, çok iştahlı
- dolin
Coğrafya, Kalker platolar üzerinde görülen, oval şekilli erime çukurluklarıdır. Genellikle derinlikleri az, genişlikleri fazladır. Türkiye'de özellikle Toroslar'da dolinler yaygın olarak görülür. Halk arasında kokurdan, koyak, tava gibi adlar verilir. Dolinler oluşum şekillerine göre iki gruba ayrılır.
- düden
isim, coğrafya Kireçli bölgelerde kirecin erimesi veya yer altındaki karstlı bir çukur tavanın çökmesiyle oluşan doğal kuyu
- dalmak
-e Suyun içine bütün vücuduyla ve hızla girmek"O çirkin, kaba kunduralarla sıcak günde serin denize dalmışım gibi rahatladım." - A. Kutlu
- evye
Mutfak - Yemek, Metal lavabo.
- hafiflemek
nsz Herhangi bir sebeple eski ağırlığı azalmak
- kazmak
-i Herhangi bir araçla toprağı açmak, oymak
- yutak
isim, anatomi Ağız ve burun boşluklarıyla gırtlak ve yemek borusu arasındaki boşluk
- yıkılmak
nsz Yıkma işi yapılmak veya yıkma işine konu olmak
- daldýrmak
- amortisman sandığı
- batmak, batırmak, yatırmak, azalmak, kötüye gitmek, güçten kesilmek, açmak, kazmak, lavabo, musluk taşı, lağım
- garkolmak
- halsizlikten düşmek
- irtifa kaybetmek
- lavabo musluk batmak