- kurutmak
-i Suyunu ve ıslaklığını giderip kuru duruma getirmek"Gözyaşlarını kurut, dedi, bilirsin ki kader değişmez." - C. Meriç
- solmak
nsz Rengini yitirmek, rengi uçmak"Sen, yüzü beyaz güller gibi solan / Adın ve senin?" - T. Oflazoğlu
- kurumak
nsz Islaklığını, nemini yitirerek kuru duruma gelmek"Çıplak dallarda henüz kuruyamayan su damlaları parlak, mavi birer boncuk gibi parlıyordu." - H. E. Adıvar
- buruşmak
nsz Düzgünlüğü bozulmak, üzerinde kırışık ve katlamalar oluşmak"Daralmış, buruşmuş sof ceketi, uzamış sakalıyla işportacı Yahudilere dönmüş." - R. N. Güntekin
- buruşturmak
-i Buruşuk duruma getirmek"Az kalsın açmadan onu da buruşturup atacaktı." - O. Aysu
- kırışmak
nsz Bir yüzeyin düzgünlüğü bozulmak, kırışık oluşmak"Boynu uzamış, kararmış, yaşlı adamların boynu gibi kırışmıştı." - Y. Kemal
- kuruyup büzülmek, buruşmak, kıvrılmak, pörsümek